GÜNEY AFRİKA-1 CAPE TOWN

GÜNEY AFRİKA-1 CAPE TOWN



 

20-30 yıl önce, "Afrika" denilince, aklımıza; kabile hayatı, açlık, susuzluk, hastalık gelirdi. Beyazların sömürdüğü Afrikalılar arasındaki kabile savaşları, bağımsızlık ayaklanmaları ile sefalet ve umutsuzluk katlanıyordu. Güney Afrika da bunlardan biriyken Nelson Mandela'nın bağımsızlık mücadelesi sonucunda bugün pırıl, pırıl bir ülke Güney Afrika Cumhuriyeti.

Ülkenin üç başkenti var. Pretoria yürütme başkenti, Cape Town Yasama, Bloemfontein yargı başkenti. En büyük ve kalabalık kenti ise; Johennseburg,  aynı zamanda finans, madencilik ve sanayi merkezi.  Halkın %80’ini siyahlar, geri kalan kısmını da beyazlar, Melezler ve Hintliler oluşturuyor.

Güney Afrika'da 11 resmi dili var! İngilizce, resmi yazışma dili olarak belirlendiği için tüm ülkede konuşulan ortak dil. Hollandalıların, kendi dillerini yerel dillerle harmanlayarak geliştirdikleri Afrikanca (Afrikaan), Irkçı rejim zamanında okullarda zorla öğretildiği için şu anda en çok bilinen diller. Cape Town'dan Stellenbosch’a giderken, Pearl yakınlarında, tepede göreceğiniz "Taal-Dil anıtı" bunu simgeliyor.

GüneyAfrika, sahip olduğu bir çok özellikleriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Dünyadaki, Antik çağların simge yaratıkları; dinazor fosillerinin yüzde 80'inin bu ülkede olduğu tahmin ediliyor. 

 

CAPE TOWN

Masa Dağı'ndan kentin görünümü

Cape Town, G. Afrika'nın en eski limanı ve şehiri. Hindistan'a Afrika'nın güney ucunu aşarak ulaşmak isteyen Portekizli denizci Bartalemeo Diaz, Afrika'nın en güney ucu sandığı buruna ulaşır. Fakat çok fırtına vardır. Devam edemez. Gemilerini tamir etmek için bir sığınacak koy arar. Giderken Masa Dağı’nı fark etmiş, güzelliği dikkatini çekmişti. Gemilerini buraya çeker. Fırtına dinmeyince geri döner. Ulaştığı buruna başta "Fırtınalar Burnu" adını koyar. Portekiz Kralı II. Juan’a; “Burnu dönseydim, Hindistan’a ulaşacaktım” der. Mutlaka Hindistan'a ulaşmak isteyen kral II. Juan, "İnsanların ümidini kırar, fırtınadan korkarlar, kimse bir daha geçmeye kalkışmaz" diye bu adı değiştirir ve Ümit Burnu adını koyar. Doğu Hindistan Şirketinin yöneticisi; Vasco De Gama, Ümit Burnunu geçerek Hindistan'a ulaşır. Gama'nın, gemilerine ikmal ve bakım yapmak için Masa Dağı’nın eteklerinde kurduğu şehir, Cape Town'dır.

Şehir, yüksek dağlarla çevrili Cape yarımadasında kurulmuş. Eşsiz dağ manzaraları, uçsuz bucaksız şarap bağları, rengârenk pazarları, güler yüzlü ve misafirperver halkı, yamaç paraşütü, helikopter turu, dalga sörfü, okyanus manzarası, penguen, balina, fok turları gibi sayısız alternatifiyle Cape Town,  turistler için vazgeçilmez bir cazibe merkezidir.

Yaklaşık 4 milyona yakın nüfusuyla, Johannesburg'dan sonra ülkenin en kalabalık şehri olan Cape Town, çok farklı kültürden insanlara ev sahipliği yapıyor. Khoi ve San yerlileri, İngiliz ve Hollandalı denizciler, Malezyalı, Sri Lankalı, Endonzeyalı ve Hintli kölelerin torunları, göçmenlerden oluşan ve Mandela'nın "Gökkuşağı milleti" diye nitelediği halkı Cape Town; muhteşem doğası ile acelesiz ve kaygısız bir atmosferde buluşturuyor.

Mevsimlerin ters yüz olduğu ülke’de herşey daha doğal, daha vahşi. Gökyüzü daha keskin bir parlaklık taşıyor. Okyanusunun sert dalgaları köpürerek kıyıya vuruyor. Sivri tepeler, sert yamaçlar, coğrafyayı daha vahşileştiriyor. Okyanusun bu bölgede tüm gemicileri bezdiren sert rüzgarı, dur durak bilmeden yüzünüze çarpıyor, bütün bunlara rağmen gün batımları, gökyüzünü mavi, kırmızı ve mor renklere bürüyerek size dramatik bir güzellik sunuyor. 

Dünyanın başarılı ilk kalp nakli ameliyatının yapıldığı bu şehirde, ne yazık ki bu kosmopolit şehirde, gelir seviyeleri arasındaki uçurum nedeniyle bir köşesinde süper lüks hayatlar yaşanırken; diğer tarafta sefalet kol geziyor. Bir yanda okyanus kıyısında, lüks villalar, şık restoranlar, hareketli gece kulüpleri ile parlak hayatlar yaşanırken, diğer yanda gecekondu mahallelerinde, teneke barakalarda açlık ve yoksulluk yaşanıyor.

Cape Town'da Gezilecek Yerler

Waterfront

Harap, eski bir limandan bugün turizm ve iş merkezine dönüştürülmüş bu alan, turistlerin en çok ilgisini çeken bölgelerin başında geliyor. Şehrin kalbinin attığı bu noktada yüzlerce butik mağaza, çocuklara ve büyüklere hitap eden müzeler, dünya mutfaklarından sayısız lezzetler sunan lüks restoranlar bulunuyor, açık alan konserleri ve gösterileri düzenleniyor. Burası aynı zamanda oteller bölgesi. Renkli ve hareketli bu yerde sokak sanatçılarından, müzisyenlerden örnekler bulabilir, el sanatları ürünlerinden alabilirsiniz. 

Senede 24 milyon ziyaretçi alan Waterfront; Zeits Mocaa müzesi, Two Oceans Akvaryumu, Watershed isimli Afrika el sanat ve zanaatları Pazar yeri, Table Mountain ve şehir manzaralı dev dönme dolabı ile turistleri cezbediyor.

Marina'da oturup soluklanırken bir tarafta okyanusun engin maviliğinin, diğer yanda Masa Dağı'nın eşsiz güzelliğinin tadını çıkarabilirsiniz. Bölgede 5 müzeyi gezebilir, Cape dönme dolabına binebilirsiniz. Buradan; Nelson Mandela’nın hapis yattığı Roben Adası turuna, kanal veya limanda bot turuna,  helikopter turuna katılmanız da mümkün.  Ailece yapabileceğiniz en güzel aktivite ise, Cape Yarımadası’nın komşusu olan iki okyanusun ev sahipliği yaptığı canlıları barındıran; "Two Oceans Aquarium-İki Okyanus Akvaryum"uu ziyeret edebilirsiniz.. Atlantik ve Hint Okynusu’na ait 3 binden fazla deniz canlısını barındıran bu dev akvaryumda köpekbalıkları, penguenler, fok balıkları ve kaplumbağalar görebilir, köpekbalıkları ile yüzebilirsiniz. 

 

Rüzgarlı havalarda yürümenin çok zor olduğu limanda, Masa dağı manzaralı, sarı çerçevede fotoğraf çektirmeyi unutmayın.

Long Street

Hani her şehirde "Eski şehir-old town" denilen yerler vardır ya, Long Street de Cape Town'ın eski şehiri. Aynı zamanda turistlik eğlence bölgesi de denilebilir. Sömürge dönemindeyken bu bölge çok popüler olduğu için koloniyel mimari örneklerine sıkça rastlayabilirsiniz. Cadde ve ara sokakları barlar sokağı gibidir, yemek yenilecek yerler, hediyelik eşya satıcıları bol. Ancak kesinlikle pazarlıksız bir şey almayın, pazarlık yaparsanız fiyatlar dörtte bire kadar düşebilir. Çocuklu ailelere önermem.

Afrika kafelerinden birinde müzik dinlemek, dans etmek çok eğlenceli oluyor.

Bo Kaap Bölgesi ve Müzesi

Long Street'e yürüme mesafesinde bir mahalle. Mahallenin en büyük özelliği, Arnavut kaldırımlı sokaklar etrafında sıralanan, aralarında hiç boşluk olmayan, birbirine bitişik, tek katlı veya iki katlı rengârenk evler olması. Chiappini, Rose ve Wale caddeleri ve Bo Kaap meydanı, en renkli evlerin bulunduğu yerler. Bo Kaap'taki cami ve bakkalı görünce, gözünüzde çocukluk anılarım canlandı.

Apartheid rejimi zamanında, Avrupalı beyazların dışındaki bütün etnik gruplar, katı kurallar çerçevesinde yaşamaya mahkum edilmişti. Farklı ten rengindeki insanlar beyazlara göre daha düşük vatandaşlık haklarına sahipti ve tek tip giyinmeleri gerekiyordu. Müslüman kölelerin soyundan gelenler de “Cape'li Müslümanlar” mahallesi, Bo Kaap'ta yaşamaya zorlandı.  Mahalle sakinlerinin çoğunluğunu Malaylar oluşturuyor. Zaten Bo-Kaap Müzesi de çoğunlukla, Güney Afrika’yı birçok alanda etkilemiş olan zengin Malay kültürü eserlerini barındırıyor.

Bu ırkçı ayrımcılığın ortadan kalkması ile birlikte, Bo Kaap'ta yaşayan Müslümanlar, Cape Town’un bütün renklerini göstermek için, evlerini rengarenk boyamışlar. Mahalle halkının, ten rengi eşitsizliğinin kalkmasını kutlamasının bir başka biçimi.

woodstock

Woodstock şehrin yükselen bölgesi. Ana cadde boyunca sanat galerileri, süper sokak sanatları, farklı kafeler bulmak mümkün. Eğer fotoğraf çekmeyi, kahve içmeyi, alternatif sanat yerlerini gezmeyi seviyorsanız vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. 

Sanat, moda ve aksesuarlarla dolu güzel küçük alternatif dükkanların olduğu bölgede, sokak sanatları, grafitiler ayrı bir ilgiyi hak ediyor.

Bölgenin sosyal alanlarından bir tanesi Old Biscuit Mill. Eski bir Bisküvi fabrikası restore edilerek bugün içinde sanat galerileri, atölyeler, restoranlar, çeşitli gıda ürünlerinin sergilendiği bir mekan yaratılmış. Sık sık düzenlenen festivaller, şarap tadımları gibi etkinlikler ortama ayrı bir renk katıyor. Bu alanda yer alan Neighbourgoods Market ise yerli halkın sanatçılarını, tasarımcılarını, ürünlerini sunduğundan daha popüler bir alan. Bu ortama hafta sonları müzik de ekleniyor.

Woodstock'ta, yerli bira üreticilerinin kendi yaptıkları biralarını yerinde tatmak da ayrı bir deneyim. Bu amaçla düzenlenen turlar da var.

Bu canlı bölgenin hemen ilerisindeki antikacılara uğramayı unutmayın.

Cape Town’un diğer Popüler Bölgeleri

Cape Town’ın turistlerden çok yerlilerinin olduğu iki bölgesi Bree Street ve Kloof Street. Cadde boyunca yürüyüp, alış veriş yapabilir, kafelerde dinlenirken kahve veya aperatif içkinizi alabilirsiniz. Her ayın ilk perşembesi Bree street’de el sanatları pazarı kuruluyor. Kloof Street'de, Bree street'e göre daha üst bir yaşam seviyesi görüyorsunuz. Haliyle fiyatlar da daha yüksek. Bar ve eğlence mekanları nedeniyle akşamlarınızı da bu bölgelerde geçirmeniz muhtemel.

Daha tarz bir yer arıyorsanız, 6. Bölgeye (District 6) gitmelisiniz. 1901 yılındaki veba salgını sonucunda karantina bölgesi olarak kurulan Bölge 6, ayrımcılığın sona ermesi sonrasında gelişmiş ve bugün alışveriş, kültür ve eğlence merkezi haline gelmiş. Buraya giderseniz, hemen dibindeki Greenmarket Square'deki pazara uğrayıp el yapımı yöresel hediyelik eşyalara bakabilirsiniz.

Cape town'da yapılacak aktiviteler

Cape Town, doğaseverlere; Table Mountain (Masa Dağı), Signal Hill (Sinyal Tepesi), Chapman’s Peak, Kirstenbosch, Silvermine gibi sayısız yürüyüş ve tırmanış rotaları sunan benzersiz bir şehir.

Masa Dağı

Cape Town’ın en önemli gezilecek yerlerinin başında geliyor. 1.086 metre yüksekliğindeki dağın zirvesi geniş bir düzlük olduğu ve bir masayı andırdığı için bu adı aldığı söylense de yerli halk dilinde "Deniz Dağı” anlamına gelmektedir. Dünyanın 7 doğal harikasından biri kabul ediliyor. Dağa, 4-5 saatlik yürüyüşle çıkanlar olduğu gibi, kendi etrafında 360 derece dönen teleferikle, muhteşem manzarayı izleyerek de ulaşmak mümkün. Teleferik için, elimizde biletimiz olduğu halde bir saatten fazla sıra beklediğimizi belirtmeliyim. Müthiş bir manzara. Fotoğraf çekmeye doyamayacaksınız.

Masa Dağı, dünyanın en eski dağlarından biri. 600 milyon yaşında olduğu tahmin ediliyor.UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'nde. Bu ikonik dağ,1470'i çiçek olmak üzere yaklaşık 2.200 den fazla bitki türünü barındırıyor.  Bu rakam birçok ülkenin tamamında olan bitki türü sayısından fazla. Bütün Britanya adasında 1492 tür bitki vardır. Masa dağındaki türlerin 90 tanesi tamamen bölgeye has, endemik türlerdir.. Ulusal Park, aynı zamanda barındırdığı 300'den fazla kuş türü ile kuş fotoğrafçılarının da gözde yerlerinden biridir. 

Bölgedeki en yaygın memeli, yaban faresi. Kirpi, kertenkele, yılan, firavun faresi, kaplumbağa, hem karada hem suda yaşayan amfibiler diğer sık görülen hayvanlar. 

Dağın tepesinde genellikle ince bir bulut şeridi bulunuyor. Halk arasında "Masa örtüsü" olarak nitelenen bu görüntü turistlere güzel bir görüntü sunarken aynı zamanda dağa çıkacakları da endişelendiriyor. Bir diğer endişe kaynağı da rüzgâr. Kuvvetli okyanus rüzgarlarının, halatları koparma riski nedeniyle bazen teleferik seferlerinin günlerce yapılamadığı oluyormuş.  Anlık hava değişimleri ve selfi nedeniyle, her sene yaklaşık 10 kişinin hayatını kaybettiği söyleniyor. 

Tepeye çıkmak isterseniz; tepenin sürekli rüzgârlı ve serin olduğunu, kuru havada bile yerlerin ıslak olabileceğini,  insanların selfie çekerken hayatını kaybettiğini unutmayın. Hop on Hop off otobüsleri ile Masa Dağı'na gidebileceğiniz gibi MyCiti'nin 110 no'lu otobüsü ile de aktarmalı ulaşabilirsiniz. Zirvede wi-fi bulunuyor. Diğer detayları "Table Mountain" web sitesinden görebilirsiniz.

 Masa Dağı'nın gezegenin manyetik, elektrik veya ruhsal enerjiyi yaydığı 12 ana enerji merkezinden biri olduğuna inanılıyor. .

Lion's Head

Cape Town, her iki tarafını çevreleyen "Lion's Head" ve "Devil's Peak" tepeleri ile birlikte, bir "Kase" görünümündedir.  Kayanın etrafını döne döne tırmandığınız Lion’s Head tepesinden, şehrin muhteşem manzarasını izleyebileceğiniz gibi; Cape yarımadasını ve Robben Island'ı da görebilirsiniz. Gün batımı ve gün doğumu için ideal olan bu rotanın dolunay altındaki görünümü ise; dolunay altındaki Taç Mahal kadar muhteşem.

Masa Dağı ve Sinyal Tepesi arasında kalan doğa harikası bu tepe, bir tarafında bulunan çıkıntının aslan kafasına benzemesi sebebiyle “Lion’s Head” adını almış. Bir zamanlar gerçekten aslanların bulunduğu tepede, son aslanın 1802’de vurulduğu söyleniyor. Şimdilerde ise bol bol yöreye özgü yaban tavuğu görebileceğiniz bir yer.

Lion’s Head tepesine, ortalama bir tempoyla yürüyerek, 45 dakikada varıyorsunuz. Tırmanışın zorluk derecesi "Kolay" olarak sınıflanıyor. Yine de bazı yerlerde zincirlere tutunmanız gerekiyor. Yanınıza su ve yedek bir kıyafet almayı unutmayın. Tırmanırken muhtemelen terleyeceksiniz, fakat tepenin rüzgârlı olacağını unutmayın. Çıkışınızı gün batımına denk getirmenizi öneririm

Şehir merkezinden Uber ile gitmek isterseniz 10 dakikada ulaşabilirsiniz. Dönüşte tekrar Uber kullanmak için telefonunuzda internet bağlantınızın olması gerektiğini unutmayın.

Signal Hill (Sinyal Tepesi)

Lion's Head'in devamında bulunan Signal Tepesi (Signal Hill) ise, şehrin batısında yer alıyor. 350 metre yüksekliğe sahip olan tepeden ışık, bayrak, top vb yollarla gemilere mesaj gönderildiği için tepeye bu ad verilmiş.

Turistler bu tepeye en çok gün batımının muhteşem manzarasını izlemek için geliyor. Bu saatlerde aşırı kalabalık olan tepede park yeri bulmak çok zor. Fakat size sunduğu manzara buna değer. Tüm Cape Town ve okyanus ayaklarınızın altında. 2010 dünya Kupası için yapılan ve Zulu şapkasını andıran Cape Town Stadyumunu da tepeden görebilirsiniz. 

Tepenin bir başka özelliği de, pazar günleri haricinde her gün, tam 12.00'de top atışı yapılması. Tepeden yamaç paraşütü yapma imkanınız var.

Hop on Hop off otobüsleri gün batımı için özel sefer koyuyor. "Sunset Bus" duraklama yapmadan, direkt Signal Hill'e geliyor.

Kirstenbosch Botanik Bahçeleri

Kirstenbosch Ulusal Botanik Bahçesinin dünyadaki ilk botanik bahçesi olduğu söyleniyor. Doğru olmasa da Kirstenbosch, günümüzün en büyük 10 botanik bahçesinden birisi. İçerisinde Afrika'nın güneyine özgü 7 000 kadar bitki çeşidini görmek mümkün.  Bunun yanı sıra, ağaçların arasında farklı türden kuşların uçuşları, şakımaları, bahçeye ayrı bir renk katıyor.

1914 yılında açılan, UNESCO korumasındaki bu mükemmel bahçe, Masa Dağı’nın eteklerinde, 36 hektarlık bir alana yayılmış. Bahçe içinde; koku bahçesi, yararlı bitkiler bahçesi gibi özgün bölümler bulunuyor. Dış mekanda odak noktası, Güney Afrika'nın sembol çiçeği "Protea".  

Bahçelerden, dağ yamaçları boyunca yukarıya doğru uzanan çeşitli yollar yürüyüşçüler ve dağcılar tarafından çok kullanılıyor. Kasım ve Nisan ayları arasında akşam 17.30’da Gün Batımı Konserleri de yapılıyor.  Aralık ayı ortasında,  mumlar eşliğinde, Noel şarkılarının söylendiği konserler düzenleniyor.

Kirstenbosch Botanik Bahçesi'nin en etkileyici yeri 130 metre uzunluğundaki Tree Canopy yürüyüş yolu. Halk arasında, şekli yılana benzediği için, bir yılan çeşidi olan "Boomslang" deniyor. Botanik bahçesine tepeden bakabileceğiniz bu yürüyüş yolu, yeşilliğin içine giren bir tüneli andırıyor.

Ziyaret Saatleri: 08.00-18.00 (Nis-Agu) / 08.00-19.00 (Eyl-Mar) Pazar hariç, her gün saat 10.00 ve 14.00'te ücretsiz rehberli tur hizmeti bulunuyor. Parkı 90 dakikada gezip bitki türleri hakkında geniş kapsamlı bilgi edinebilirsiniz.

Hop on Hop Off otobüslerinin "Mini Peninsula" rotası burayı da kapsıyor.

 

Company Garden - Şirket Bahçesi

Uzun deniz yolculuklarında, gemicilerin zorluklarından biri de yetersiz beslenmedir. Gıda saklama koşullarının iyi olmadığı yolculuklarda, çürümeye başlayan sebzelerle, bayatlamış kuru gıdalarla, kokmuş sularla beslenen gemiciler sık, sık hastalanır, bazıları da telef olurdu. Hindistan'a ticaret yapan Doğu Hindistan Şirketi (DHŞ),  Hollanda'dan getirttiği bahçıvanlarla, Cape Town'da, Masa dağı eteklerinde, toprağı işleyerek sebze meyve yetiştirecekleri, 3,2 hektarlık alanda verimli bir bahçe yarattılar.  İlk tohumun 1652'de ekildiği bahçede yetiştirilen taze gıdalarla DHŞ, gemilerin gıda ikmalini yapıyordu.

Sonraları, bahçenin estetik görünümüne önem verilerek çeşitli süs bitkileri, ağaçlar heykeller dikilmiş. Bugün dünyanın başka hiçbir yerinde, bu kadar çok çeşitte sebze, çalı, ağaç ve çiçeğin bir arada görülemeyeceği söyleniyor. Bahçede; botanik ve tarihi değeri yüksek ağaçlar bulunuyor. Bahçede aynı zamanda balık havuzu, anı bahçeleri, şifalı ve faydalı bitkiler bahçeleri var. Bahçenin kuruluşundan beri ayakta olan armut ağacı, herkesin ilgisini çekiyor.

Bitkilerden başka; yırtıcı kuşların, kazların, güvercinlerin bulunduğu kuşhane de ilgi toplayan noktalardan biri.  Bunların yanında tarihi heykeller, yerel sanatçıların ve zanaatkârların bulunduğu yol,  Güney Afrika müzesi, Ulusal Galeri gibi kültürel yerler de bahçede yer alıyor.

Robben Adası

Cape Town'dan 12 km uzaklıkta bulunan Robben adası, hapishanesi ile ünlü. Uzun süre siyasi mahkûmların hapishanesi olarak kullanılan bu adada, NelsonMandela 27 yılını geçirmiş. Şimdi müze olarak turistlere gezdiriliyor. Adaya, Waterfront’tan botlarla turlar düzenleniyor.

Adayı size bizzat burada tutuklu yaşamış, oradaki zulümlere, işkencelere maruz kalmış mahkûmlar dolaştırıyor. Ayrıldığınızda adayı ve yaşananları bir ulusun özgürlük mücadelesini unutmak mümkün değil. Tur boyunca Mandela 'nın Sobukwe'nin, mahkumların kaldığı koğuşları, yemek karnelerini, işkence odalarını, vahşice çalıştırıldıkları taş ocaklarını yerinde görüyorsunuz.

 

Cape Yarımadasında görülecek yerler

Güney Afrika'ya gelenlerin en büyük arzusu, safari yaparak 5 big denilen 5 vahşiyi (Aslan, leopar, bufalo, gergedan, fil) doğal ortamında görebilmektir. Ben bu işi Johannesburgh yakınlarında Pilasenberg Milli parkında yaptım. Buna dair anılarımı "Safari" yazımda bulabilirsiniz. Cape Town civarındaki Akila Milli Parkı’nda Safari turuna çıkabilirsiniz.

Camp’s Bay

Afrika Kıtası'nın en güney şehiri Cape Town’ın, yazlığı olan Camp's koyu, şehre 8 Km uzaklıkta. Bu harika kumsalın arkasında bulunan 12 sıra dağdan dolayı buraya "12 Havariler Tepeleri" demişler. Lacivert bir deniz, bembeyaz kumsal, palmiye ağaçları ve yüksekliği 15 metreyi bulduğu söylenen, köpüre, köpüre birbirine karışan bembeyaz dalgaların görsel bir şölen sunduğu Camps Bay, dalga sörfçülerinin uğrak mekânı.

Koyun harika bir kumsalı var. Buna karşın her an çıkabilecek köpek balığı riski, insanı tedirgin ediyor. Bir diğer sorunu; deniz suyunun soğukluğu Yazın dahi Antarktika'da eriyen buzullar nedeniyle su 8-12 derece.

Kentte, yaz aylarında; festivaller ve kültür faaliyetleri, spor aktiviteleri, her yaştan insana hitap eden etkinlikler düzenleniyor.

Camp’s Bay’e şehir merkezinden kalkan toplu taşıma araçlarıyla da ulaşabilirsiniz. "Mini Peninsula" ve "City Tour to Table Mountain" rotaları bu duraktan geçiyor. Ayrıca MyCiti'nin 106,107,108 no'lu otobüslerini kullanabilirsiniz.

Hout Bay (Hout Koyu)

Koydaki her yapının ahşaptan olması nedeniyle koya, Flemenkçede "Ahşap" anlamına gelen, "Hout" adı verilmiş. Haut koyunun kumu çok ince. Asfalt yolda; rüzgarın yığdığı kum yığınlarının;yer, yer sürüşü engellediği oluyor. İşçiler kumu yoldan süpürgeler ile temizliyorlar.

Çoğu turist buradan botlarla 45 dakikalık bir yolculukla, Duiker ya da Seal Island-Fok Adası'na giderek; güneşlenen, dalgaların hareketine uyarak suya dalıp çıkan, oynayan, güneş altında tembellik yapan fokları seyrediyor. Dünyanın en büyük fok kolonilerinden birini, doğal ortamlarında, kayaların üzerine, mutlu ve tembel bir şekilde yayılmış görmek, birbirlerine aşk nağmeleri ile kur yapmalarını görmek, eşsiz bir deneyim. 

Hop on Hop off otobüslerinin "Mini peninsula-Mini yarımada turu" rotası bu duraktan geçiyor. Fakat buraya kadar gelmişken, dünyanın en güzel manzaralı yollarından biri olan Chapman's Peak Yolu'nda araba sürerek eşsiz bir sürüş keyfi yaşamanız da mümkün. 9 Km.lik yolda 114 viraj bulunuyor.

Simon's Town ve Boulders Plajı

Haut Koyu'ndan güneye doğru, Chapman's Peak yolundan ilerledikten sonra sahil yolundan ayrılarak, yarım adayı enlemesine batıdan doğuya geçip, balıkçı kasabası Simon Town'a ulaştık.  Avustralya’dan sonra en küçük penguenler olan Afrika penguenleri, sadece Boulders plajında görülüyorlar.

Penguenler, kumsalda başlarını yukarı kaldırıp öylece duruyor, güneşleniyor, enerji topluyorlar

. Sonra yüzüyor veya paytak paytak yürüyor, eşlerine kur yapıyorlar.  Siyah beyaz renkleri onları düşmanlarından saklıyor. Beyaz karınları, deniz altından yukarıya bakan düşmanlarından, siyah sırtları ise karadaki ve havadaki düşmanlarından koruyor. En büyük düşmanları köpek balıkları, fok balıkları, katil balinalar. Karada ise düşmanları firavun faresi de denilen moongose, kedi, köpek ve yavrularını ve yumurtalarını çalan martılar.

1910 yılında burada 1,5 milyon Afrika Pengueni yaşarken şimdi sadece yüz bin kadarı yaşıyor. Bu nedenle nesli tükenmekte olan hayvanlar grubuna alınmışlar. Mürekkep balığı ve deniz kabukluları ile besleniyorlar. Su altında 2 dakika kalabiliyor ve saatte 7 km hızla yüzebiliyorlar.                 

Simon Town’ın penguenleri kadar çok şifalı bir bitki olan Aloe Vera’sı da meşResm 19-Al hur. Bundan kozmetikler, ilaçlar, sindirim sistemi bozuklukları, kalp, tansiyon, şeker, gaz vb derde deva çaylar yapıyorlar. Sabun bile yapmışlar.

Cape Town'dan buraya tren de var.

Ümit Burnu

Simon Town'dan güneye inerek, beyaz şaraplarıyla ünlü Costia bölgesinde ilerledik. Costia'da deniz, dağ, bitki örtüsünü; ağaçlar, bağlar arasındaki malikaneleri seyretmeye doyamıyorsunuz. Ancak Constia’dan sonra, yarımadada, buruna kadar olan yol boyunca taşlık bir coğrafyada bodur bitki örtüsü uzanıyor. Bu görünümüne karşın bölge, devlet ve UNESCO tarafından koruma altına alınmış.

Bölgenin milli park ilan edilmesinin başlıca sebebi; Güney Afrika'nın ulusal çiçeği, yaprakları fanus gibi açılıp kapanan Protea'ya bolca rastlanıyor olması. Ayrıca; parkın girişinden buruna kadar olan 13 km.lik yol boyunca 1.100 kadar bitki, 250 kadar değişik kuş, 3.000 kadar böcek türü bu faunada yaşıyor. Bazıları tamamen bölgeye has. Bölgede yiyecek vb. şeyler çalmaya çalışan sevimli babunlar dolaşıyor. Yamaçlarda dolaşan deve kuşu sürülerini görebilirsiniz. Arada bir, uzaklarda, Cape antilopları, Afrika Öküzü görmek de mümkün. Başkaca büyük hayvan olmadığı söyleniyor.  

Cape sahilleri aynı zamanda dünyadaki yaklaşık 100 kadar köpekbalığı türünün göç yolu üzerinde yer alıyor. 40 kadar türün de ev sahibi konumunda. Balinalar buradan da görülmekle beraber balina göçünün izlenebileceği en uygun yerin, haziran-ekim arasında, Hermanus’tan olduğu söyleniyor. Adrenalin meraklıları, demir kafeslerle dalış yapıp köpekbalıklarını yakından görebilir.

Burunda, Atlas Okyanusu'ndan Hint Okyanusu'na geçerken, geceleri çöken sis nedeniyle denizcilerin korkulu rüyası olan kayalıklar üzerine inşa edilmiş bir deniz feneri var. Dünyanın en büyük deniz feneri olduğu söylense de bunu teyit edecek bir bilgiye rastlamadım. Aynı zamanda burası iki okyanusun birleştiği yer olarak kabul ediliyor. Afrika'nın bittiği yerde, tepeye çıkıp ayaklarınızın altında dev okyanus dalgalarını gördüğünüzde, kendinizi adeta sonsuzlukta hissediyorsunuz. Hint ve Atlas okyanus sularının karıştığı yerde ortaya çıktığı söylenen keskin çizgiyi de göremedim.

Güney Afrika’da balık göçü, uzaydan görülebilecek kadar büyüktür. Her yıl mayıs ve temmuz arasında milyonlarca küçük gümüş balığı Güney Afrika'nın Cape Burnu'ndaki soğuk sulardan kuzey doğusundaki Cape Burnu ve güney KwaZulu-Natal kıyılarına kadar geniş kıyılarda seyahat eder.

Burunda, "Dünyanın en güney-batı ucu" yazılı tabela ile fotoğraf çektirmek bir ritüel. Günümüzde en güney ucun, Cape Agulhas olduğu anlaşılsa da Ümit Burnu, hala "En güney uç" olarak biliniyor.

 

Şarap Bağları

Katolik kral XIV. Lui,  Protestanlığı yasaklayınca, Protestanların bir kısmı kaçıp Hollanda’ya yerleşir. Hollandalılar onları, Güney Afrika’nın ikinci büyük şehri, Stellenbosch'ta; bugün "Franschhoek - Fransız köşesi" olarak bilinen bölgeye yerleştirirler. Fransa'da iken üzüm işlemeyi ve şarap yapımını çok iyi bilen ve kendilerine Huguenot denilen bu insanlar, ilk asma fidanını Franschhoek'a getirerek bölgede şarapçılığı başlatmışlar.  

CapeTown’a 75 Km uzaklıkta, yemyeşil bir doğanın ortasında yer alan Franschhoek kasabası, harika Felemenk ve koloniyel bir mimari tarza sahip. Etrafını çevreleyen dağların başı hep bulutlu. Ama gökyüzü masmavi. İki katlı evleri, şık galerileri, restoran ve butikleri ile en estetik şarap köyü. Ödüllü gurme restoranları ile de Cape şarap vadilerinin "Gastronomi merkezi."

Enfes bağ, vadi ve dağ manzaraları eşliğinde şarap tadımlarını yapabileceğiniz Franschhoek şarap vadisi, size 300 çiftlikte üretilen çok değişik şarap tadları sunuyor. Bölgede en meşhurları Pinotage; koyu bordo renginde, yarı gövdeli, genç ve ferah içimli bir şarap.

Akdeniz ikliminin hakim olduğu yamaçlarda hem kırmızı hem beyaz şaraplık üzümler için ideal koşullar var. Aslında şarapçılık, sıcak Afrika günlerinde soğuk ve tatlı şaraplar ile ferahlama ihtiyacı nedeniyle başta beyaz şaraplık üzümle başlamış. Sonraları kırmızı üzümlerin verimi keşfedilince kırmızı şarap üretimine de başlanmış. 1992’den itibaren dünyaya açılmaya başlayan Güney Afrika şarapları son 20 yılda kaydettiği yükselişle artık dünya klasikleriyle yarışabilecek düzeye ulaşmış durumda.

Gece Hayatı / Bar / Eğlence

Cape Town Güney Afrika’nın en hareketli gece hayatının yaşandığı yer. "Long Street" şehrin en canlı eğlence merkezi durumunda. Burada sıra sıra müzik barları, dans kulüpleri bulabilirsiniz. V&A Waterfront'da rıhtım bölgesi de caz mekânları ile öne çıkıyor. Bar ve club eğlencesi seviyorsanız Bree ve Kloof Caddelerinde uygun yerler bulabilirsiniz.

Canlı müzik dinlemek için Bree Street’te yer alan “Andunion”, Long Street’teki “Mama Africa” ve Napier Street’te yer alan “Piano Bar” şehrin en popüler mekânları. Pazar öğleden sonraları, Kloof Street House'da canlı caz imüziği izleyebilirsiniz. “The Fiction Bar” ve “The Waiting Room” ise şehrin öne çıkan gece kulüpleri arasında yer alıyor. Mount Nelson Otel’deki “Planet Bar” ise yiyecek ve içecekleri ile favori barların başında geliyor.

MaJozi, Jesse Clegg, Arno Carstens, Monark ve The Kiffness gibi Güney Afrika’nın en iyi müzisyenlerini ağırlayan mekan Jagger Lounge. 6. Bölgede bulunan District 6 Club da gözde eğlence merkezlerinden biri.

Kültür

Güney Afrika'nın kültürel çeşitliliği, köle ticaretine atfedilir.

Cape town’da özellikle alt kültür inanılmaz bir üretim ve kültür yoğunluğu yaratıyor. Şehirdeki sokak sanatları, atölyeler, ufak tefek sanat butikleri son derece yaratıcı eserler sunuyor.

 

Her ayın ilk Perşembe’si, Cape Town’da adeta bir sanat günü olarak kutlanıyor. Birçok müze ücretsiz giriş sunuyor, geç saatlere kadar açık kalıyor. Bree ve Church Caddeleri üzerindeki galeriler, tasarım dükkânları gece açık oluyor. Restoranlar ve barlarda canlı müzikler ile sokaklarda bir şenlik havası esiyor.

Müzeler

Cape Town'ın hikayesi, ilk yerleşimciler ve kölelerle başlar, ırkçılıkla devam eder. Şehrin birçok müzesi bu maceraya ve takip eden utanca ışık tutuyor. Bunun yanında etkileyici güzelliğe sahip çağdaş sanat müzeleri, galerileri; Cape Town'ın büyüleyici güzelliğine eşlik edecek. Kentte başlıca müzeler şunlar;

Güney Afrika Ulusal Müzesi

Company's Garden'da, şehrin en eski binalarından birisinde yer alan müzede 700 milyon yaşındaki fosillerden, böcek ve balık kalıntılarından 120 bin yıl öncesine ait taş aletlere, mahalli kıyafetlere kadar birçok eser sergileniyor. Müzede, bilimsel ve kültürel değere sahip 1,5 milyon parça bulunuyor.

"Evrim Teorisi"ni bulan Charles Darwin’in Cape Town seyahatini ve hayatını konu alan eserlerin de yer aldığı müzede yer kürenin biyolojik ve kültürel zenginliğini keşfedeceksiniz. Son yıllarda teknoloji harikası uygulamalarla, Afrika'da, ilk defa dev ağaçların bir müzede canlandırılması sağlanmış.

Zeitz MOCAA

Çağdaş Afrika sanatının, dünyadaki en büyük müzesi olarak biliniyor. 1920'lerde Afrika’nın en yüksek binası olarak bilinen eski bir tahıl deposundan dönüştürülen binada,  müzenin kendi koleksiyonlarının yanı sıra dönemsel tematik sergiler de yer alıyor.

 

Köle Barınak Müzesi

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ikinci en eski binası olan bu müzenin tarihi 1679 yılından başlıyor. Bina, sömürgeciliğin sembolü, Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi’ne ait kölelerin kaldığı yermiş.

Kölelik denince akla Afrika'dan Amerika'ya kaçırılan milyonlarca Afrikalı gelir. Ama bir de Afrika'nın ucunda yaşanan, az bilinen başka bir kölelik olayı daha var. 1653 and 1856 yılları arasında, Doğu Hindistan Şirketi (DHŞ) tarafından, Endonezya, Malezya gibi Güneydoğu Asya'nın Müslüman ülkelerinden getirilen 71 binden fazla kölenin çoğu; evlere, çiftliklere satılmış, kalanları şirketin barınaklarında tutsak edilmişler. 132 yıl boyunca barınaklarda 7-9 bin kölenin tutsak edildiği tahmin ediliyor.

DHŞ kölelerinin insanı dehşete düşüren bir yaşamları vardı. Uzun saatler, ağır şartlarda çalıştırıldıkları yetmezmiş gibi geceleri penceresiz barakalara kilitleniyor, karanlıkta, rutubetli, nemli, pis ortamda, kötü şartlarda yaşıyorlardı. Kışın daha da zordu. Karanlığa kadar çalıştıkları için çamaşırlarını yıkayamıyor, yıkasalar da kurutamadan tekrar giymek zorunda kalıyor, hastalanıyorlardı. Kış aylarında çoğu kölenin ölmesi sürpriz değildi. Barınağın bir kısmı, beyazlar için geceleri genel ev gibi kullanıldığını da burada öğrendik.

Köle çocukları, vaftiz edilmiş, Hristiyanlaştırılmış, Felemenkçe konuşmaya zorlanmışlar. Yetişkinler de Hristiyanlığa zorlanmışlar. Bu arada, giderek büyüyen kentin ekonomisi, büyük oranda bu kölelere bağımlı hale gelmiş. 1811'de köleliğin kaldırılmasından sonra barınak, postane, kütüphane yüksek mahkeme binası olarak kullanılmış. Bina, 1998 yılından itibaren, kölelik tarihine ışık tutan, etkileyici eserleri barındıran bir müze olarak kullanılıyor. 

Ümit Kalesi Müzesi

Kale, şehrin sömürge dönemine ait önemli yapılarından biridir. 1666-1679 yılları arasında inşa edilmiş, Güney Afrika'nın ayakta kalmış en eski binası. İki yüzyıl boyunca çeşitli hükümet ve askeri amaçlarla kullanılmış. 1948 yılında ırkçı hükümet tarafından askeri karargâh olarak kullanılmış. Şimdi ise sanat galerileri ve çeşitli kültürel aktivitelere ev sahipliği yapıyor.

Müzede sergilenen XVII. ve XVIII. yüzyıla ait askeri eşyalar, koloniyel mobilyalar ve eserler, kentin sosyal, politik, askeri geçmişine ışık tutuyor.

Müzedeki seçkin resimler, seramikler, mobilyalar,  yarımadada, koloniyel yaşantıya ışık tutuyor.

Güney Afrika Ulusal Galerisi

Galeride; Afrika ve Güney Afrika'ya ait sanat eserleri yanı sıra; İngiliz, Fransız, Hollandalı çağdaş sanat eserleri sergileniyor. Yerel sanatçıların eserleri; tarihi eşyalar, ritüel maskeler, silahlar, süs eşyaları ile desteklenmiş. Turistler arasında en popüler olanı, Afrika halklarının yaşam dekorasyonu bölümü.

XVII - XIX yüzyıllar arası döneme ait resim, heykel, gravür ve süs eşyalarının sergilendiği galeri, aynı zamanda geçici fotoğraf, heykel, resim sergilerine de ev sahipliği yapıyor.

Cape Town Elmas Müzesi

Şehrin elmas işçiliğinden örnekler görebileceğiniz bu müzede dünyanın en büyük elmaslarının temsili kopyaları da var. Elmasın Cilalı Taş Devri’nden günümüze kadar olan hikâyesini dinlemek isterseniz 40 dakika süren rehberli tura katılabilirsiniz.

 

 

Ne zaman gidilir?

Yılın 300 günü güneşli ve ılıman bir iklimin hâkim olduğu Cape Town, yıl boyunca ziyaret edilebilir bir şehir. Yazı yaşamak ve plajların keyfini çıkarmak, dalga sörfü yapmak istiyorsanız; Aralık-Şubat dönemi doğru zaman. Bu ayların sıcak, rutubetli, kalabalık, rüzgârlı ve güneşin aşırı yakıcı olduğunu belirtelim. Bunun yanında denizin yazın, Antarktika’dan eriyen buzullar nedeniyle daha soğuk olduğunu unutmayınız. Doğanın uyanışına ve çiçeklerin renklerine şahit olacağınız ilkbahar ayları en güzel zamanlar. Haziran-Ağustos dönemi olan kış aylarında sıcaklıklar ortalama 12-13 derece. En rüzgarlı ve soğuk geçen ay Ağustos.

Cape Town Aktivite zamanları

Ocak: Minstrel sokak karnavalı ve Sun Met at yarışları, Dövme Fuarı

Şubat: Sörf yarışları, Pride LgTb festivali, tasarım fuarı, Bağ bozumu Festivali

Mart: Cape Town karnavalı, CT bisiklet yarışı, uluslararası Cape Town Caz Festivali, Performans Sanatları Festivali, Moda Haftası , Two Oceans maratonu

Nisan: Serbest yüzme yarışları, Pink Loerie gay festivali,

Mayıs: Franscohoek edebiyat festivali, Yiyecek ve şarap fuarı, Prens Albert Zeytin Festivali

Haziran: Cape Town Dünya Çıplaklar Festivali, Wacky Şarap Festivali

Temmuz: Uluslararası Moda Haftası

Ağustos: Clanwilliam Çiçek Festivali, Macera Sporları Festivali

Eylül: Fringe performans festivali, Yaratıcılık Haftası, Kitap Festivali, Hermanus Balina Festivali

Ekim: Uluslararası Uçurtma Festivali, Gun Run yarı maratonu, Sauvignon şarapları Festivali

Kasım: Galileo Açıkhava Sineması festivali, Kirstenbosch yaz konserleri, Streetopia sokak festivali, Wawescape surf & ocean festivali, Büyük Yürüyüş

Aralık: Adderley Caddesi Noel Işıkları, Cape Town Bira Festivali, Noel Market, The Paul Cluver Yaz Festivali

Bazı aktiviteler için en iyi zamanlar:

Tırmanış rotalarında açık hava ve az rüzgar aradığı için Nisan-Haziran.

Doğanın uyanışını ve bitki çeşidini görmek, kokularını almak için Eylül-Kasım.

Balina gözlemi için Temmuz-Eylül.

Köpek balığı gözlemi veya dalışı için Mayıs-Ekim.

Alışveriş

Şehirde, kredi kartı ile alışveriş pek çok yerde mümkün olsa da olası elektrik kesintisi ve bazı küçük mağazalar için nakit para bulundurmanız gerekebilir.

Waterfront, şehrin en turistik bölgesi olması yanı sıra alışveriş için de uygun bir bölge. WaterShed, Afrikalı tasarımcıların ürünlerinin satıldığı bir pazar. Burada, 150’den fazla tezgahta seramik, tekstil, dekorasyon, elişi, kıyafet ve takı eşyası sergilenip satılıyor. Fiyatlar Güney Afrika‘ya göre oldukça pahalı, ama özgün ürünler bulmak mümkün.

Long Street, Bree Street, Kloof Street ve “Greenmarket Square” de alışveriş için gidebileceğiniz caddeler. Shortmarket, Bree, Loop ve Long caddeleri; sokak satıcıları tezgahları ve tasarımcı butiklerinden oluşan bir karmaya sahip. Her ayın ilk perşembesi Bree street’de el sanatları pazarı kurulduğunu unutmayın.

Pazar günleri 8:00-17:00 arası kurulan The Green Point Market Pazarı, Afrika’ya özgü eşyalar almak için ideal bir adres. Hafta içi günlerde ise Green Market Meydanı'ndaki Green Market Pazarında, Geleneksel el işlerinden çiçeklere, kıyafetlerden, ahşap objelere, maskelerden boncuk işlerine, heykellerden tekstil işlerine kadar her çeşit Afrika ürünlerini bulabilirsiniz.

Yemek-İçmek

Cape Town'ın, çeşitli kültürleri barındıran bir şehir olması, yemeklerine de yansımış. Dünya mutfaklarının en iyi seçkilerini burada bulmanız mümkün. Sadece gurme turu için Cape Town’a gelen insanların olduğu bile söyleniyorsa da bunu doğrulayacak bir kaynağa rastlayamadım. Ayrıca, turistik bölgelerde kendilerine özgü yemekleri fazla değil; Rastladıklarım şunlar:

King Klip: Cape Town yemeklerinde balık önemli bir yere sahip. Özellikle king klip ismi verilen, kılçığı olmayan, kalori değeri düşük, çinko bakımından zengin, sağlıklı ve muhteşem bir lezzete sahip King Klip'i tatmalısınız.

Bunny Chow: İç harcı, nohut ve patates gibi malzemelerle yapılan, köri ve çeşitli baharatlarla, farklı tarzda, ekmeğin içinde sunuluyor. Özgün bir Cape Town yemeği.

Braai: Braai, Güney Afrika usulü kebabın adı. Mangalda pişen etlerin lezzeti bir başka oluyor. Ülkemizdeki kebaplar gibi braai de salatalarla ve çeşitli garnitürlerle servis ediliyor.

 

Potjiekos: Güveç kültürü ülkemizde çok sevildiği için bizlerin ilgisini çeken bir başka özgün yemek. Dana etiyle yapılan ve yöresel bir yemek olan potjiekos yemeği, bölgede çok sevilen bir lezzet.

Koeksisters: Çörek ve lokma karışımı bir görünüme sahip. Koeksisters canı tatlı bir şeyler yemek isteyenlere hitap ediyor.

Diğer lezzetler

Dünyanın değişik yörelerinden lezzetler bulacağınız Cape Town'da, deniz ürünleri tatmak isteyen turistlerin değişmez adresi; V&A Waterfront. Cape Town'da, "Yemek için ne önerirsiniz?" diye sorduğum hemen herkes, tereddütsüz " V&A Waterfront'da, Willoughby'da suşi" dedi. Suşi çok sevmediğim için arkadaş hatırına gönülsüz gittim. Yediğim suşi ise unutamayacağım lezzetler arasına girdi. Mutlaka tadmalısınız.

Bree Street, Kloof Street ve Long Street üzerinde de kahvaltı, brunch, öğlen ve akşam yemeği için güzel restoranlar mevcut. VSpur, sıklıkla rastlayabileceğiniz bir steakhouse zinciri. Burada T-bone, antrikot yiyebileceğiniz gibi salyangoz, kurbağa bacağı gibi değişik tatları da bulabilirsiniz. Ocean Basket ise size deniz ürünleri seçenekleri sunan bir restoranlar zinciri. Deniz ürünlerinde bir o kadar meşhur başka bir restoranlar zinciri de Fish & Chip.

Fast food tarzı yiyecekler arıyorsanız, en ünlü zincir, Royal Eatery. Long Street üzerinde bulunan hamburgerci Royal Eatery, vejeteryan seçenekleri de sunuyor. Oreo’lu milkshake ise çok meşhur.

İçecekler

Kahve: Güney Afrika’da kahveye doyacağınızdan emin olabilirsiniz. Cape Town’ı keşfe çıktığınızda birçok lüks kahve mekanı yanı sıra çok sayıda butik kahve durağına da rastlayacaksınız. Nereye giderseniz gidin Cape Town’da mutlaka karşınızda bir kahve dükkânı çıkacaktır.

Roobios çayı: Yöresel bir bitki olan rooibos ile hazırlanan bu çay, Güney Afrikada çok seviliyor. Biraz daha kırmızı ve koyu kıvama sahip olan rooibos çayı, genellikle süt eklenerek tüketiliyor. Bu çayın pek çok fiziksel rahatsızlığa iyi geldiği de söyleniyor. Özellikle akşamları içiyorlar.

Bira: Black Label ve Castle en ünlü bira markaları.

Bunlar dışında en çok tüketilen içkilerden biri de "Cider" denilen elma şarabı. En meşhur markası Savanna. Denemediğim için bir şey söyleyemeyeceğim.

Afrika’nın en eski şarap bağlarına ev sahipliği yapan Cape Town'da şarap hakkındaki düşüncelerimi "Şarap Bağları bölümünde anlatmıştım.

Cape Town’a Ulaşım 

Toplu taşıma çok gelişmiş değil; otobüsler her yerden geçmiyor. Şehir merkezine yakın noktaları gezmek isteyen turistlerin en büyük kurtarıcısı; Hop on Hop off otobüsler. Birkaç farklı rotada çalışıyorlar.  Günlük, haftalık bilet alabilirsiniz. Kulaklıktan, Türkçe dahil çeşitli dillerde rehber hizmeti alabilirsiniz.

Hop on Hop off otobüs biletlerinin çeşitli seçenekleri var. Bazı seçenekler, Müzekart işlevi de görüyor; üç müzeye, giriş ücreti ödemeden ve sıra beklemeden giriyorsunuz. Cape Town’ı dolaşmak için günlük turların da son derece popüler olduğunu söyleyebilirim.

Cape Town'da, araç kiralamak da pek pahalı olmayan bir seçenek.  Ters trafik dışında bir sorunla karşılaşmıyorsunuz. Yollar geniş ve düzgün. Park sorunu yaşamıyorsunuz. Around About Cars gibi firmalardan şoför ile birlikte araç kiralama imkanı da var. Taksi dolmuşlar ya da Rikkis dedikleri taksileri de kullanabilirsiniz. Her yere olmasa da şehrin uzak bazı bölümlerine gidebileceğiniz trenler de bulunuyor. 

Cape Town, Uber’in en çok kullanıldığı şehirlerden birisi. Taksilerin yarı fiyatına ulaşım sağlayabilirsiniz. Şehri gezmek için seçeneklerden birisi de günü birlik şehir turlarına katılmak.  Cape Town’ı günlük turlara katılarak gezmek, oldukça popüler alternatif. 

Civar koyları, yerleri gezmek için motosiklet kiralamak da bir başka seçenek. 

Konaklama

Araç kiralamadığınız sürece, Cape Town’da konaklama için şehir merkezindeki otelleri tercih etmelisiniz. Yer seçimi yaparken; Long Street, Loop Street veya V&A Waterfront civarlarını düşünebilirsiniz. Özellikle akşamları şehrin kalbi buralarda atıyor.

Daha ekonomik seçenekler arıyorsanız, bütçe dostu hostel seçenekleri çok fazla. Şehrin ortasında bulunan 91 Loop’ta, otel odası eşdeğerinde özel oda seçenekleri de mevcut. Şehrin ve gece hayatının merkezi sayılan Loop Street üzerinde bulunan 91 Loop, Hop on Hop off otobüs biletlerinin satış ofisine de çok yakın.

Gitmeden bilmeniz gerekenler

  • Güney Afrika’nın para birimi Güney Afrika Randı; kısaca ZAR. Euro ve dolar kullanımı çok yaygın değil. Kredi kartı çoğu yerde geçiyor. Yine de yanınızda ZAR bulundurmanız gerekli.
  • Paranızı bozdururken, büroların aldıkları komisyonlar arasında farklar var. Önce kurları ve komisyonları inceleyin.  
  • Cape Town’da priz girişleri İngiliz tipi, yani 3 delikli fakat bunların da kendi içinde yeni ve eski olmak üzere iki ayrı tipi var. Yanınızda getirdiğiniz dönüştürücü, bulunduğunuz yerdeki prize uymayabilir. Otel resepsiyonlarında, uygun bir dönüştürücü edinmeniz mümkün olsa da bazen sıra beklemeniz gerekebiliyor.
  • Seyahat dokümanlarınızın bir kopyasını edinip dışarı çıkarken kaldığınız otel veya mekana bırakmanız iyi bir önlem olabilir.

 

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: