KÜBA - 2

KÜBA - 2



 

DİĞER KÜBA

Küba hakkında bilinmesi gerekenleri, Havana'yı anlattığım "Küba-1" yazımda belirtmiştim. Küba iklimi, ekonomisi, para birimi, güvenlik, sağlık için dikkat edilmesi gerekenler ve ne zaman gidilmeli, giderken yanınıza neler almanız gerektiği, ne yenilip içildiği vb. bilgileri aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.

https://www.lamiygc.com/BlogDetay.aspx?ID=389&&Baslik=kuba---1

Bu yazımda ise sizlere Küba'nın diğer önemli turistik yerlerinden bahsedeceğim. Gerçek Küba'yı, Havana'dan uzaklaştıkça daha iyi tanıyacaksınız.

Telefonunuza, çevrimdışı da kullanabileceğiniz bir harita indirmeyi unutmayın. Ben "Maps.me" programını kullanıyor, gittiğim her yeri üzerinde işaretliyorum.

Pınar del Rio – Vinales 

Öncelikle şunu söylemeliyim; Vinales Vadisi'nde; at turundan doğa yürüyüşlerine, tırmanıştan dalışa kadar, çeşitli etkinliklerde bulunabilirsiniz. Hepsine katılacağım derseniz, sadece Milli Park için en az iki gününüzü ayırmanız gerektiğini bilmelisiniz.

Havana'dan 183 kilometre uzakta bulunan Vinales, Pinar del Rio bölgesinde, cenneti andıran güzel bir vadi. Colomb'un ilk gördüğünde "Cennet burası olmalı" dediği yer. Yemyeşil bitki örtüsü, rengârenk çiçekler, Mogotes adı verilen karakteristik tepeler... Vadi, güzelliği sayesinde, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde kendine yer bulmuş.

Vadiye adını veren şehir, 4 bin nüfuslu, küçük bir köy. Küba'daki bütün şehirlerde olduğu gibi bir ana meydan ve bir kilise etrafında kurulmuş. Köyün yeşillikler içindeki toprak veya parke taşlı sokakları, verandalı, rengârenk boyanmış, salıncaklı, bahçeli ve sempatik evleri, size huzur aşılıyor.

Köyün meydanında bir "Kültür Merkezi-Casa de la Cultura" ve "Şehir Müzesi-Museo Municipal" bulunuyor. Milli park turları buradan yapılıyor. Ana caddesi ise Salvador Cisneros.

Şehir halkının geçim kaynağını; tarım, hayvancılık ve turizm oluşturuyor. Turizme en çok katkıyı da UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan Vinales Vadisi sağlıyor.

Vinales Vadisi

Vadinin coğrafyası, kayaları ve bitki örtüsüne hayran kalmamak elde değil. Vadide; Vinales Milli Parkı, Mural de la Prehistoria, tütün çiftlikleri, Cueva del Indio (mağara) gibi gezmeniz gereken birçok turistik nokta bulunuyor. 

Vadide üretilen başlıca tarım ürünleri; tütün, kahve, şeker kamışı, portakal ve avokado. Tarımda hayvan gücünden faydalanıyor, ilkel tarım araçlarını kullanıyorlar. Bu şartlarda yapılan tarım da haliyle tamamen organik.

Vadide yapılabilecek etkinlikler

Tütün çiftliği ziyareti

Vinales'e gelmişken, dünyanın en kaliteli puro tütünlerinin yetiştirildiği tütün çiftliklerini ziyaret etmemek olmaz. Tütünlerin yetiştirildiği, toplandıktan sonra ipe dizildiği, dinlenmeye bırakıldığı, kurutulduğu tütün tarlalarını ziyaret ederken aynı zamanda köylülerin doğal yaşamına da şahit oluyorsunuz. 

Üretilen tütünün yüzde 90'ı devlete satılıyor.  Köylünün turistlere sattığı tütün, elinde kalan yüzde 10 paydan. Satın alacağınız puroyu gözünüzün önünde sarıyorlar. Fakat bu purolardan, Cohiba, Romeo y Julieta veya Montecristo tadı beklemeyin. Puroda tütün yaprağının iyi sarılması ve kurumaması çok önemli. Fabrikalarda yaprakların kurumaması için kimyasal bir işlem uygulanıyor. Ayrıca puroyu saran işçiler özel eğitimlerden geçiyor. Sarılan her puro tek, tek kontrol ediliyor. Hatalı olanlar geri çevrilirken, saran işçinin ücretinden maliyetin bir kısmı kesiliyor.

Çiftlikte, sarılan puroların sarma kalitesine baksanız da anlamanız zor. Puroyu size, kurumaması için yaprağa, ağaç kabuklarına sararak veriyorlar. Genel olarak puronun tanesine 3 CUC istiyorlar ama pazarlık yaparak yarı fiyata alabilirsiniz. 10’luk, 20’lik paketler daha ucuza geliyor, ama hemen tüketmezseniz kurudukları için size önermiyorum.  

The Prehistoric Mural-Tarih Öncesi Duvar Resmi.

Mural de la Prehistoria, Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alan büyük bir duvar resmi. Evrimin; tek hücreli canlılardan deniz yaratıkları ve dinozorlara, insana doğru gelişimini vurgulayan resim,  120 metre yüksekliğinde ve 180 metre uzunluğunda. Resim; dinozorlar döneminden kalma kayaların üzerine, doğal kök boyaları ile çizilmiş.

Alanda bir kafe ve restoran da var. Yemeklerinin lezzetli olduğu söyleniyor. Dilerseniz kahve, bal, ev yapımı rom da alabilirsiniz. Alana giriş, bir içki dahil 3 CUC.

Cueva del Indio - Yerli Mağarası

İspanyollardan kaçan yerlilerin saklandığı mağara olduğu için adına "Yerli Mağarası- Cueva del Indio" denmiş. Mağaraya girince 5 dakikalık yürüyüşle nehire ulaşıyorsunuz. Buradan itibaren çıkışa kadar botlarla gitmek zorundasınız. Kapalı alan fobisi olanlar için zor olabilir. Doğrusu, vadide saatlerce, sıcak güneş altında dolaştıktan sonra mağaranın serin ve loş havası çok iyi geliyor.

Mağara rehberle gezilmeli. Zira mağara içinde duvarlardan sızan suların oluşturduğu kireçtaşı oluşumların, sarkıtların, yerli kültür tarafından; yerli maskına, balığa, Kristof Colomb'un teknesi vb. ilginç benzetilmiş.

Mağarada doğal olarak kayalar yarasalarla kaplı. Bu kadar çok yarasayı bir arada görmeyi beklemiyorsunuz. Girişte ve çıkışta satılan şeker kamışı suyunu denemeyi unutmayın. İsterseniz içine rom da koydurabilirsiniz.

Mağaranın sonunda, karaya çıktığımızda bir başka güzellik bizi karşıladı. Burada soluklanabilir, cennet köşesinin tadını çıkarabilir, sevdiklerinize güzel hediyelik alabilirsiniz.  

Mogot tepelerine Tırmanış

Vadinin karakteristik özelliği olan,  "Mogot" denilen mono blok kalker yükseltiler, tırmanışa çok elverişli. Dünyanın dört bir tarafından tırmanış tutkunları buraya akın ediyor. Bölgede birçok tırmanış rotası var.

Küba devleti, henüz bu etkinliği spor saymadığı için etrafta işaret, tesis vb bulamıyorsunuz. Kıyafet, ekipman kiralama hizmeti de bulamıyorsunuz. Ekipmanınızı kendiniz getirmeniz gerekiyor.

Konu hakkında "Cuba Climbing" adlı siteden bilgi alabilirsiniz.

At turu

Vinales'te yapılacak etkinliklerden biri de vadiyi atla dolaşmak. Birçok kişi size atlı tur teklif ediyor. Ancak atı görmeden karar vermeyin. Zira atların bazılarının durumu çok kötü. Atlı tur için daha önce ata binmiş olmak gerekmiyor. Turların saatlik ücreti 5 CUC. Ancak burada da pazarlıkla ücret yarıya kadar düşebiliyor. Turlar genel olarak 4 saatte bitiyor.

Turların güzergâhı, tütün ve şeker kamışı tarlaları arasında ilerlerken çiftliklerde verilen molalar sırasında yerel halkla sohbet imkânı buluyorsunuz.  

konaklama

Vinales'te de kalınacak en uygun yerler, "Casa particular" denilen pansiyonlar. Köyün caddesi Salvador Cisneros'un bir alt paralelindaki Rafael Trejo sokağındaki tüm evler pansiyon olarak işletiliyor. İnsanları sıcakkanlı ve samimi oldukları için çok rahat ediyorsunuz.

Ulaşım

Vinales, Havana’dan 2,5 saat315 Km uzaklıkta. En ekonomik ulaşım aracı olan otobüsle gitmek isterseniz, Viazul otobüs şirketi, günde iki sefer yapıyor. Otobüsle yaklaşık 3,5 saatte ulaşırsınız.  Bilet ücreti 12 CUC.
 
Havana’dan taksiyle geliyorsanız, taksi ücreti 140 CUC. Yaklaşık 2,5 saatte ulaşabilirsiniz. 55 km. kadar sonra, yol üzerindeki Los Jazmines  tepesinde mola verip vadinin eşsiz güzelliğini tepeden görebilirsiniz.
 

Vinales'te yeme içme

Vinales, domuzu ve domuz pirzolası ile ünlü birbölge. Diğer etleri de başarılı. Biz Yoanja y Yaidel isimli, küçük bir yerel mangalcıda yedik. Tahta masa ve sandalyeler üzerinde, canlı Küba müziği eşliğinde unutulmaz bir yemekti.Bölgenin esas yiyecekleri tabii ki deniz ürünleri

.

 

TRİNİDAD

Kente "Trinidad" isminin, Hristiyanların "Baba-oğul-kutsal ruh" üçlemesine istinaden, Christopher Columbus tarafından verildiği söyleniyor. Latin Amerika'nın en iyi korunmuş ve en eski şehri olan Trinidad'ın büyüyüp öne çıkması, Haiti'de şeker üretiminde çalışan kölelerin, isyanlarda kaçıp, buraya yerleşmesi ile başlamış. Bundan sonra Trinidad, şeker üretimi ve ticareti yanında köle ticareti sayesinde çok zenginleşmiş.

Trinidad, gerçek Küba yaşantısından izler bulabileceğiniz, merkezi, biraz turistik, biraz egzotik, güzel bir şehir. Bu özellikleri ve bunları korumasını bilmesiyle, 1988 yılında "Dünya Kültür Mirası lLstesi"ne dahil edilmiş.

Şehir merkezi, korsan saldırılarını önceden görüp önlem alabilmek için okyanusa hâkim bir tepede, 1514 yılında kurulmuş kurulmuş.

En ihtişamlı günlerini XVIII. yüzyılda yaşayan kentin aristokratları, burjuvaları; Avrupa'nın dört bir tarafından sağladığı malzemelerle inşa ettikleri konakları, getirttikleri mobilyalar ve sanat eserleriyle donatarak lüks içinde yaşamışlar. Kentte refah seviyesi çok yükseldiğinden, zamanla kendini sanata adayan bir şehir haline gelmiş. Fakat İspanyollara karşı başlatılan bağımsızlık savaşı sırasında çıkan isyanlarda, şeker üretim merkezleri ateşe verilince, Trinidad'ın şaşaalı günleri, 1900’lere gelmeden sona ermiş.

Sadece Trinidad'da değil, bütün Küba'da sanata çok değer veriliyor. Şehirleri gezerken bunu hemen fark edebiliyorsunuz. Gördüğüm şehirlerde, birden fazla meydan var ve bu meydanlarda, o şehrin simgesi olan kişinin bir heykeli, bir kilise veya katedral, bir müze ve bir tiyatro veya opera binası var. Bunların haricinde şehrin değişik yerlerinde heykeller, grafitiler, değişik görseller görmeniz mümkün.

XX. yüzyıla esski ihtişamından uzakta giren Trinidad’ı, UNESCO’nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne alması ile şehir yeniden canlanmış. Bugün; Arnavut taşlı sokakları, rengârenk minik evleri, bugüne kadar çok iyi korunmuş mimari özellikleri ile Trinidad, turistlerin ilgi merkezi haline gelmiş.

TRİNİDAD'ta GÖRÜLECEK YERLER

Plaza mayor - Şehir Meydanı

Plaza Major ve arkada Holy Trinity Kilisesi (Parroquial de la Santísima)

Şeker ve köle ticareti ile zenginleşen aristokratların evleri bu meydanda toplanmış. Devrimden sonra bu mülklere el koyan devlet, buraları korumaya alarak müzeye çevirmiş ve halka açmış. 

Gündüzleri; mimarisiyle, müzeleriyle size estetik duygular eşliğinde huzur veren, gece ise coşturan bu meydan, şehrin kalbinin attığı yer. Popüler yerler, paladarlar, barlar, galeriler, müzeler bu meydan etrafında toplanmış. 

Beyaz ferforje çitlerle çevrelenen Mayor Meydanı; palmiye ağaçları, ferforje sokak lambaları, topuzlu yeşil çömlekleriyle sizi bir zaman tüneline sokuyor. Meydana açılan Arnavut kaldırımlı sokaklarda tipik Trinidad yaşamından kesitler bulacaksınız.

Guamuhaya Arkeoloji Müzesi

Arkeolojik kazılardan çıkan buluntuların ve bunlara ait doldurulmuş hayvan maketlerinin sergilendiği Arkeoloji Müzesi Guamuhaya, küçük ama ilginç bir müze. İçinde, 2500 yıl önce yaşamış, küçük bir kadına ait bir iskelet var. 600 yıllık bir başka kalıntıda, doğum yapan bir kadına yardım eden bir başka kadın canlandırılmış. Bunun yanında Antik çağlara ait taştan yapılmış silahlar, aletler, toprak kaplar, oymalar bulunuyor.

Kolonyal Mimari Müzesi

Koloniyel bir evde yer alan müze, özellikle her şeyin el ile yapıldığı dönemlerde, koloniyel evlerin nasıl yapıldığını canlandırması açısından ilginç. En ilginç tarafı ise; duş için suyun ısıtılması aparatı, tuvalet rezervuarı ve çatı kirişleri.Su şebekelerinin henüz olmadığı zamanlarda, evlerin su ihtiyacını karşılamak amacıyla yağmur suyunun toplanmasını, depolanmasını gösteren su sarnıcı görülmeye değer. 

Museo Romantico- Romantik Dönem Müzesi

İsmini duyduğunuzda romantizm ve aşk çağrışımları yapan müze, zengin bir şeker baronunun, kızına düğün hediyesi olarak yaptırdığı bir konakta sergileniyor. Kızı da bu rahat ortamda 12 çocuk doğurmuş. Bahçesinin karşı tarafında, mutfağa yakın yerde, konakta hizmet veren 25 kölenin kaldığı bir başka yapı bulunuyor.

Konakta bulunan eşyaları Baron, İspanya'ya dönerken yanında götürdüğü için, müzede sergilenen objelerin çoğu, müzeye civarda yaşayan aileler tarafından bağışlanan eşyalar. Müzede, özellikle 1830-60 yılları arası döneme ait; sedef kakmalı bronz karyola, Avusturya kraliçesi Maria Teresa'ya ait masa, Meissen porseleninden yapılmış ve kasada özenle muhafaza edilen bardak gibi nadide ve kıymetli mobilyalar; at arabaları, tablolar, heykeller, kristal ve çin porseleninden eşyalar, şamdanlar, avizeler sergileniyor.

Müzeye giderseniz, bahçedeki çeşmeyi görmeyi, kuleye tırmanıp eşsiz manzarasını seyredip fotoğraflamayı unutmayın.  Müzenin zarafetine ve zenginliğine hayran kalacaksınız. Aynı zamanda da bu zenginliğin, kölelerin acıları üzerine kurulmuş olduğunu düşününce içiniz acıyor.

Saint Francis kilise ve manatsırı

San Francis Kilisesi'nin ayakta kala​n çan kulesi. Sağda ise Museo Romantica

Meydanın en göze çarpıcı yeri şüphesiz, sarı renkli kulesiyle eski Saint Francis kilise ve manatsırı. Kilise 1813 yılında, Franciscan keşişleri tarafından yaptırılmış.  1895 yılında İspanyol birlikleri için garnizona dönüştürülmüş. Kilisenin çan kulesi, Küba’nın simgesi olmuş ve 25 cent küba pesosunun ön yüzünde yer alıyor. Kulenin dar merdivenlerinden yukarı çıkarsanız, kentin renkli çatılarını ve panaromik görüntüsünü, Karayipler denizinin harika manzarasını görebilirsiniz.

Kilise ve manastır ise bu gün "Haydutlarla Mücadele Müzesi" olarak kullanılıyor. Küba Devrimi sırasında, Castro'ya karşı olanlar, civardaki Escambray dağlarına sığınarak savaşmışlardı. Müze, aslında Devrim tarihini anlatan küçük bir müze.

Aziz Francis kilisesi fırtınada yıkıldığında, geride sadece kulesi kalmış. Bunun üzerine, eski kilisenin az ilerisine, Parroquial de la Santísima kilisesi yapılmış. İngiltere kraliçesi Viktorya'nın yardımlarıyla yapılan Santisima kilisesi, adanın ilk Angelikan kilisesi. Kilise; tonozlu tavanı, sedir ve maundan oyulmuş ahşap işleri ve akustiği ile ünlü.

Museo Museo Historico Municipal-Şehir Müzesi

Trinidad'ta, en etkileyici müzelerden biri; şehir tarihini gösteren müzesi. Eski bir malikaneden çevrilen müze, 1800’lerden kalma ve Dr. Justo Cantero isimli bir Almana aitmiş. Rivayete göre Cantero, tüm zenginliğini kurduğu komplolara ve çevirdiği entrikalara borçluymuş. Zamanında yaşlı bir köle tüccarını zehirleyerek dul kalan eşiyle evlenmiş. Böylece hem Casa Cantero’ya hem de şeker kamışı tarlalarına konmuş.

Müze, İtalyan mermer zeminleri, geniş açık odaları, kristal vazolar, freskli duvarlar, mermer heykeller, narin sedef kakmalarla süslenmiş mobilyaları ile ziyaretçilerini etkiliyor.  Sergilenen köle ticareti endüstrisi ve bağımsızlık savaşlarına dair belgeler, haritalar, müzenin zenginliklerinden.

Casa Templo de Santeria Yemaya- Santeria Yemaya Tapınağı

Meydan civarında bir başka ilginç nokta ise Casa Templo de Santeria Yemaya. Afrika'dan getirilen kölelerin dini, çok tanrılı bir din olan Yoruba iken, İspanyolların Hristiyanlığa geçme baskısı karşısında iki dinin karışımı olan Santeria dini doğmuş. Küba nüfufunun %15’e yakını bu inançtan.

Casa Templo de Santeria Yemaya, bir Santeria ibadethanesi. Dini törenlerine denk gelirseniz dans, trans halleri, değişik ritüelleri gibi farklı ve ilginç ayinlerini izleyebilirsiniz. 19 Mart’ta deniz tanrıçası Yemaya’nın şerefine sabahtan akşama seremoniler oluyor.

Şehir Meydanı'nda bir şeyler içmek içinse Cafe Fortuna (Gerçekten farklı bir tasarımı var), Casa de la Musica veya yol sonundaki meydanda içeceklerinizi rahatlıkla içebilirsiniz.

Meydandaki Sanat Galerisi'nde ise günlük yaşantıya ait yerel sanat eserlerini görebilirsiniz. Giriş ücretsiz. Pazar hariç,09.00–16.30 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Plaza Carrillo

Trinidad'ta, Plaza Mayor kadar turistik olmasa da gezilecek bir başka meydan, Plaza Carillo. Meydanda alış veriş yapabileceğiniz birçok yer bulacaksınız. Meydanın bir başka ayrıcalığı, internet kartı satan ETECSA ve  WiFi olması. Meydanın köşesinde, devletin resmi puro ve rom satan mağazası da var.  

Şehir meydanından Carillo meydanına yürürken geçeceğiniz Arnavut kaldırımlı, çakıl taşlı sokaklar, ufacık ama rengârenk evler, evlerin önünde oynayan çocuklar, ayaküstü sohbet eden, kapı önlerinde oturan insanlar, karşıdan karşıya sohbet eden komşular, anılarınızda unutamayacağınız tatlar bırakıyor.

Kübalı erkekler genellikle parklarda, meydanlarda toplanıp domino veya satranç oynamayı seviyorlar. Kapalı mekan bulmak gibi bir dertleri yok.

Eğlence

Şehir Meydanında bulunan merdivenlerin hemen üstünde La Casa De Musica isimli bir müzikhol var. Müzik evi dediğim için hayalinizde kapalı bir mekan canlanmasın. Açık hava salonu. Müzik burada hiç eksik olmuyor.  Latin müziğinin nağmeleri ile kendinizden geçerken yerli halk, müziğin ritmine uyarak kıvrak figürlerle dans ederken onları canlı izleyerek kendinizden geçiyorsunuz. Çok geçmeden turistler de bu güzel atmosfere uyup kendilerini piste atıyor. Meydandaki satıcılardan da içkinizi çok uygun fiyatla alabiliyorsunuz. Ancak beklentinizi yüksek olmasın.  

Sadece Trinidad'ta değil, Küba'da hemen her yerde yemek yerken müzik dinleyebilirsiniz. Restoranlarda, kafelerde canlı müzik performansları sergileniyor. Kalkıp dans edenler de oluyor.  Diskotek tarzı bir yer arıyorsanız Cueva de Ayala'ya gidebilirsiniz. Özelliği, bir mağara içinde olması.  Giriş ücreti, bir içecek dahil 5 CUC.

Trinidad'ın en önemli ayrıcalığı; sahip olduğu gün batımı manzarası., şe-hirdeki bir-iki teras barda, içkinizi yudumlarken bu manzaranın keyfini çı-karmak ayrı bir zevk. El Rintintin, El Criollo teras barlarını deneyebilirsiniz..

TRINIDAD’DA KONAKLAMA

Trinidad'da çok fazla otel yok. Küba'nın her yerinde, konaklamak için "Casa Particular" denilen pansiyonları seçmeniz lazım geldiğini söylemiştik. Tri-nidad'taki pansiyonlar daha sıcak geliyor insana. Tertemiz odaları, belki antika değil ama anılarla dolu, eski mobilyaları, dantel örtülerle kaplanmış komodin ve üzerinde 50'lerden kalma radyoları, çerçeveli aynalarıyla bana çocukluk evimi hatırlatıyordu. 
 
Hemen bütün pansiyonlarda bulunan bakımlı bahçelerinde, sabah kahval-tınızı yapmak, sabah kahvenizi yudumlamak, ayrı bir zevk.  
 

ULAŞIM

Havana’dan 330 km uzaklıkta olan Trinidad'a en ekonomik ulaşım Viazul otobüsleri. Havana’dan Trinidad’a her gün, 07.00 ve 10.45’te  otobüs kal-kıyor. Biletinizi seyahatten önce almanızı öneririm. Aksi takdirde bilet bul-mada sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bu firmayla başka şehirlerden de Trinidad’a ulaşım sağlayabilirsiniz.
 
Şehir içinde bir yerlere gitmek istediğinizde ise her yere yürüyerek ulaşa-bilirsiniz. Yürüyemiyorsanız; motosiklet, bisiklet veya taksi kullanabilirsiniz. 
 

TRİNİDAD CİVARINDA YAPILACAKLAR

Trinidad civarı, size birbirinden cazip olanaklar sunuyor. Burada da sizi Küba'nın sıcak insanları karşılıyor. Sitemin  "Fotoğraflarım" bölümünde yer alan "Küba'dan insan manzaraları kısmında, örneklerini görebilirsiniz. 

Deniz ve plaj keyfi

1959 Küba Devrimi'nden sonra CIA, sürgünde yaşayan iki bin Kübalı'yı eğiterek silahlandırdı ve 1961 yılında, onlarla birlikte Castro'ya karşı başa-rısız bir askeri çıkartmada bulundu. Çıkartma yaptıkları yer "Domuzlar Körfezi" idi. O zamanlar bir kaos yaratmak amacıyla adını dünyaya duyuran körfez, bugün turkuaz mavisi denizi, palmiye ağaçlarının gölgelendirdiği nefis kumsalları ile tam bir huzur yeri. 
 

Körfezin en dibinde, küçük bir balıkçı köyü, Larga ve onun plajı var. Görebileceğiniz en güzel turkuaz deniz burada. Trinidad'tan 195 Km uzaklıkta olanLarga'ya ulaşmak içi 3 saatlik bir yolculuğu göze almalısınız.  Son derece sakin, huzurlu, turistin çok az olduğu bir yer Larga. Sahil boyunca tek, tük otel ve restoran görüyorsunuz. Fakat diyebilirim ki deniz mahsulleriyle, balığıyla yediğim en güzel yemeklerden birini bu plajda yedim. 
 
Havana'da, Varadero'da gördüğünüz deniz, okyanustur. Domuzlar körfezi ise, Karayipler denizine açılmaktadır. Küba’nın kuzey plajları ile kıyaslan-dığında, güney plajları biraz sönük kalıyor. 
 
Küba'da sadece denize girmeyi, kumsalda güneşlenmeyi düşünüyorsanız tercihiniz Varadero olmalı.  Dalış yapmak için ise Domuzlar Körfezinin gri-şindeki, çıkartmanın yapıldığı yer olan Giron'a gitmelisiniz. Burada mercan resiflerini görebileceğiniz günü birlik veya gece kalmalı dalış turları düzen-leniyor. Resiflere dalış yapılacak başka yerler de var.
.
Yok! O kadar uzun yolculuğu göze alamam diyorsanız, Trinidad'tan 12 Km uzaklıkta olan Ancon kumsalını tercih edebilirsiniz. Buraya, bir atın arka ayağına benzetildiğinden dolayı ismine "Ancon-arka ayak" demişler. An-con'a Trinidad'dan turla, otobüsle gidilebildiği gibi, kiraladıkları bisikletle gelenler bile var. Ancon da fazla turistik olmayan, tenha ve ucuz bir yer. 

Timsah Çiftliği

Zapata yarımadasında bulunan timsah çiftliği "Criadero De Cocodrilos", botanic bahçesi ile mini hayvanat bahçesi arası bir şey. Ortalıkta dolaşan tavuklar, Küba'ya özgü ağaç faresi, iguana, değişik kurbağa, kaplumbağa, çeşitli kelebek türleri yanında mangal kömürü üretim safhalarına da şahit olabiliyorsunuz. Ayrıca yemyeşil arazide değişik ağaçlar, çiçekler ve göletler görüyorsunuz. 
Çiftliğin en revaç gören bölümü ise turistlerin, nispeten uyuşturulmuş, ağızları bağlanmış tehlikesiz timsahları ellerine alarak fotoğraf çektirdikleri bölümü. 
 
Tesisin asıl amacı timsah üretimi. Çiftlikte, ayrı ayrı havuzlarda, yavru tim-sahlardan yaşlılarına kadar çeşitli yaş gruplarındaki timsahları, gerçek do-ğalarından uzakta görebilirsiniz. En yaşlılarının 60 yaşlarında olduğu söylenen timsahların beslenmelerini, güneşlenmelerini, çamurda serinlemele-rini, birbirleriyle uyumunu,  esnemelerini uyumalarını seyretmek mümkün. . 

Diğer faaliyetler

Bölgede yapabileceğiniz diğer faaliyetleri şöyle özetleyebilirim.

Buharlı trenle Los Ingenios vadisi turu:

Şeker kamışı tarlalarının yaygın olduğu Los Ingenios vadisine buharlı trenle yapılan turlar, size nostaljik anlar yaşatıyor. Yol boyunca yemyeşil tepeleri, düzlükleri, bazen tünellerle ,bazen köprülerle aşan bir güzergahta ilerlerken, Küba’nın bir zamanlar köle ticareti ve şeker plantasyonlarıyla zenginleşen coğrafyasına dalıyorsunuz.
 
Çok uzun bir yolculuk değil. Tren ağır, ağır ilerlediği için bol, bol fotoğraf çekebileceğiniz enstantaneler yakalıyorsunuz. Tren, 9.30’da Trinidad’dan kalkıyor ve 14.30’da  geri dönüyor. Yolculuk sırasında, şeker fabrikasında ve Iznaga Malikanesi'nde olmak üzere iki yerde mola veriliyor. Bilet fiyatı 15 USD.

Zapata sulak alanı:

Zapata milli Parkı; UNESCO korumasına alınan, kuş fotoğrafçılarının ve doğaseverlerin çok rağbet ettiği bataklık bir bölge. Bölgeye ancak rehber eşliğinde giriliyor. Geniş tuz sahalarının olduğu bataklık, 190'dan fazla kuş türü, 31 tür sürüngen, 12 tür memeli ve sayısız amfibi, balık ve böcekleri barındırıyor. 900'den fazla bitki türünün 115'i endemik tür. En nadir olanları; nesli tükenmekte olan manati (Deniz ineği) ve yine soyu tükenmekte bir ağaç faresi olan cüce hutia.

Küba'ya özgü canlılardan; Küba timsahı denilen, Küba'nın timsah kafalı balığı manjuarı, tüyleri Küba bayrağının rengine sahip olduğu için Küba'nın ulusal kuşu olarak görülen tokororo, dünyanın en küçük kuşu Zunzuncitos ve bölgeye özgü 18 kuş türünü burada görebilirsiniz.  

Topes de Collantes Milli Parkı

Topes de Collantes, doğal bir cennet köşesi. Bölgeye Trinidad'dan yemek dahil 35/40 CUC'a  günlük turlar düzenleniyor. Tur sırasında bölgeye yayılmış tütün ve şeker kamışı çiftliklerine de ziyaret programlanmış.

Bölgede turistlerin en çok rağbet ettiği yer, Trinidad'dan yaklaşık yarım saatlik mesafedeki Vegas Şelalesi. Arabaların bıraktığı yerden, bir saatlik yürüyüşle ulaşılan şelale, 60 metre yüksekliğinde.

Milli parkta 40'dan fazla orkide türünü, 100 kadar değişik eğrelti otu türünü ve Küba florasından örnekler,, mariposa gibi Küba'ya özgü kelebekleri, ağaçkakanları ve daha pek çok değişik türü doğal ortamlarında görmek mümkün.

Bölgede turistlerin görmek istediği bir başka nokta, çıkartma sırasında Che Guevara'nın karargâhını kurduğu Sierra de Banao tepeleri.

Bunların dışında at binmeye meraklı kişiler için, düzenlenen günlük turlarla ormanda binicilik dersleri, şeker kamışından şeker üretim tesisi, tütün ve puro üretimi yerlerine düzenlenen turlara da katılabilirsiniz. Dalış ve şnor-kel için Cayo Blanco de Casilda adalarına tur alabilirsiniz.

Cienfuegos

2005 yılında Unesco tarafından "Dünya Kültür Mirası" listesine alınan Cienfuegos, Karayip kıyılarında, küçük ve huzur dolu bir şehir. Küba'nın İspanyol sömürgesi olmasına karşın şehir, 1819 yılında, Haiti’den gelen Fransız göçmenler tarafından kurulmuş. Jagua Körfezi boyunca uzanan Cienfuegos; renkli bina cepheleri, geniş caddeleri ve neo-klasik tarza uygun, geometrik planlanlamasıyla öne çıkıyor. Güzelliği ve şirinliği nedeniyle kent, "Güneyin İncisi" diye niteleniyor.

Küba'nın özgürlüğüne adanan Zafer Takı

1494 yılında, Columbus tarafından keşfedilen körfezi, korsanlardan "Jagua” yerlileri koruyordu.  Şehir kurulduktan kısa bir süre sonra, şeker kamışı, tütün ve kahve ticaretinin merkezi oldu. 1860’lı yıllara gelindiğinde ekonomik açıdan Küba’nın üçüncü önemli kenti haline geldi.

Şehrin isminin, dönemin valisinden veya Küba devrimi liderlerinden Camilo Cienfuegos'tan aldığını söyleyenler varsa da bunların doğru olduğunu teyit edecek bir bilgi bulamadım. "Cien" İspanyolca'da yüz, "Fuego" da yangın anlamına geliyor. Cienfuegos, temiz ve iyi korunmuş bir şehir.

Gezilecek yerler

Palacio del Valle - Valle Saray

Fransız mimarisinin nadide örneklerinden biri olan bina, Punta Gorda sahilinde bulunuyor. Saray, 1913-1917 yılları arasında, İtalyan mimar Alfredo Colli tarafından yapılmış. Mermerleri İtalya'dan getirtilen yapının seramikleri de Granada’dan temin edilmiş. Balkonların ve teras manzarası tek kelime ile harika. Sarayın; Gotik-Romanesk, Hint ve Fas tarzlarına sahip üç zarif kulesi bulunuyor.

Binayı bir tüccar yaptırmış, daha tamamlanmadan, Küba'nın en zengin adamı, şeker baronu; Acisclo del Valle'ye satmış. Diktatör Batista döneminde kumarhane olarak işletilen bina, devrimden sonra devlet eliyle işletilen bir restorana dönüştürülmüş. Bina ayrıca müze olarak da kullanılırken zaman, zaman değişik kültürel etkinlikler de düzenleniyor.

Binanın iç tasarımı ve dekorasyonu, Granada'daki Elhamra sarayından ve Fransız Romanesk mimarisinden esinlenilerek yapılmış.  Binanın yapımında yer alan sanatçıların uyrukları ve yazıtları da bina içinde görülmektedir. Ama bizi asıl şaşırtan,  kapı üstündeki Ayyıldız ve duvarlarına binlercesi yazılmış olan "Allah'tan başka galip yoktur" sözü oldu. Saraydaki antikalar, mermer heykeller, vitraylar ayrıca görülmeye değer.

Terastan gün batımını izlemek ayrı bir keyif. Manzaranın tadını, teras bardan alacağınız mojito ya da diğer rom kaynaklı kokteyller eşliğinde çıkarabilirsiniz. Gün batımı saatlerine yakın canlı müzik de var.

Jose Marti parkı ve Heykeli

Jose Marti Parkı. Arkada solda Jose Marti heykeli

Şehrin meydanı (Pueblo Nuevo); başta Jose Marti parkı, Heykeli ve Purísima Concepción Katedrali olmak üzere sahip olduğu kültürel değerlerle, Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Parkın çevresi, XIX. ve XX. yüzyıllardan kalma, Fransız tarzı tarihi binalarla çevrili.

Parkın ortasında yükselen Kapok ağacı (Ceiba), Mayalar için kutsal sayılan bir ağaç. Yerli halk hala gövdesinde bulunan yumruları göze benzeterek tanrının insanları gözlediğine inanıyor.

Meydanda, yerde bir de "Sıfır Kilometre" amblemi göreceksiniz. Şehrin tam orta yerini işaret ediyor. Meydanın etrafında yer alan, Küba’nın özgürlüğüne adanmış Zafer Takı (Arco de los Trabajadores) ve Katedral, Fransız etkisinin hakim olduğu mimari ile gayet uyumlu. İtalyan mimari stile sahip Thomas Terry Tiyatrosu bile bu atmosfere uyuyor.

Meydanın zarif yapısını izlerken, El Palatino barda oturup soluklanabilir, sıcak kanlı Kübalılarla sohbet edebilirsiniz.  

Teatro Tomas Terry

 

Tomas Terry, Venezuelalı bir sanayici. Bir dönem Cienfuegos'ta belediye başkanlığı da yapmış. En büyük arzusu, görkemli bir tiyatro binası yapmak imiş. Ölümünden sonra çocukları arzusunu yerine getirerek bu tiyatro binasını, onun adına  yapmışlar.

Görkemli Neo-Klasik tiyatro binası, 1886-89 yılları arasında, en kaliteli malzemelerle, en iyi sanatkâr getirilerek yaptırılmış. Bina, 1978 yılında ulusal anıt listesine alınmış, 2008 yılında da koruma ödülüne layık görülmüş. 2 CUC ödeyerek bu tarihi yapının içerisine girebilirsiniz.

Jose Marti parkının kuzeyinde kalan Tiyatro binası, 1888 yılında açılmış. Tiyatro, bugün hala ilk günkü ahşap sandalyeli sıraları ve localarıyla sahnelerini açık tutuyor.                                         

Cathedral de la Purisima Conception 

Jose Martí Parkı'nın karşısındaki katedral, 1869 yılında inşa edilmiş. Bir Katedral olarak son derece sade görünen binanın pencerelerindeki vitraylar, yapının en görülmeye değer parçası. Kilisenin oturma yerleri masif ağaçtan yapılmış.

UNESCO'nun, Dünya Kültür Mirası listesine dahil olan Katedrali ziyaret için 30 dakika ayırmanız yeterli olacaktır.

Paseo del Prado

 

Jose Martí Parkı'ndan sahile doğru ilerlediğinizde önce; trafiğe kapalı, dükkânların ve iş yerlerinin bulunduğu Cienfuegos bulvarına ulaşacaksınız. Bulvar, "Küba’nın en uzun bulvarı" unvanına sahip "Paseo del Prado"ya açılıyor. Bulvarda yürürken, zarif ve renkli yapıları görebilir, hatta gezebilir, Küba'nın günlük yaşamına şahitlik edebilirsiniz.  

Bulvar üzerinde, Küba'nın müzik ilahı Benny More'un heykeli dikilmiş. 1919 yılında, Cienfuego civarda doğan, "Ritim delisi-Barbarion of rythme" unvanlı Benny More'a, 1950'lerde "Mambo Prensi" unvanı da verilmiş. İlginç olan; More başta nota okumasını ve bir enstrüman çalmasını bile bilmezken zamanının en meşhur şarkıcısı, bestecisi olması. Sonradan kendi kendini geliştirerek bu unvanları kazanacak kadar ünlü olmuş. 1963 yılındaki ölümüne kadar Küba müziğine öncülük etmiş bir şarkıcıydı.   

Bu yolda yürürken bir yandan tertemiz deniz havasını içinize çekecek, bir yandan manzarayı ve insanları seyredecek, bir yandan da bol bol fotoğraf çekmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız.

 

 

Palacio Ferrer Saray Kubbesi

Meydanın batısında yer alan Paseo del Prado üzerinde, bir başka görülmesi gerek yer; mavi renkli yapı, eski Ferrer Sarayı. Şimdilerde "Benjamin Duarte Kültür Merkezi" olarak kullanılan saray; balo salonu, mimarisi ve dekorasyonu ile eski şatafatlı günlerini gözler önüne seriyor.

İki katlı binanın alt katı sade bir yapıda. Fakat üst katı; tabanındaki mozaikleri, mermerleri duvar süslemeleri ile görülmeye değer.

Yapının en çarpıcı yeri, ferforje merdivenle ulaşılan, çatıdaki kubbesi. Buradan şehrin güzel görüntülerini fotoğraflayabilirsiniz.

Kültür Merkezinde şehir müzesi de yer alıyor. Ayrıca zaman, zaman kültürel etkinlikler de düzenleniyor.

Malecon ve Punta Gorda

Paseo del Prado'da bir müddet yürüdükten sonra başlayan Malecon, yaklaşık bir Km uzunluğunda bir sahil şeridi.  Yol, daha sonra Punta Gorda ile birleşerek Palacio de Valle'ye kadar uzanıyor. Palmiye ağaçlarının gölgesinde, denizden gelen esinti eşliğinde, masmavi bir gökyüzü altında yapacağınız yürüyüş, size her şeyi unutturuyor. Sıcak havalarda ise sizi zorlayacak bu yürüyüşte, dönüşte dilerseniz 5 CUC ödeyerek coco-taxileri kullanabilirsiniz.

Kordonda Koloniyel yapılar, kafe ve restoranlar da var. Buralarda oturup etraftaki yaşamı izleyebilir, manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz. Özellikle gün batımı adeta görsel bir şölen.

Jagua Kalesi - Castillo de Jagua

Cienfuegos'ta görülmeye değer yerlerden biri de Jagua kalesi. Kale, Jagua Körfezini korsanlardan koruma amacıyla, XVIII. yüzyılda, İspanya kralı V.  Philip tarafından yaptırılmış.  

Klasik asma köprüyle girilen kalenin müzesinde korsanlık tarihi, resmi korsanlar ve Küba kolonizmi hakkında ilginç bilgiler bulabilirsiniz.

Ulaşım

Havana’dan Trinidad’a her gün 07.00 ve 10.45’te kalkan Viazul otobüslerine binip Cienfuegos’ta inebilirsiniz. Yolculuk 3,5-4 saat kadar sürüyor. Trinidad’dan gidecekseniz, yolculuk 1,5 saat sürmektedir. Biletleri almak için Viazul otobüs garına gitmeniz ve biletinizi seyahatten önce almanızı öneririm. Aksi takdirde bilet bulmada sıkıntı yaşayabilirsiniz. Otobüs bileti ücreti 20 CUC.

Cienfuegos’a günü birlik bile gidip, şehri gezip geri gelebilirsiniz. Fakat gitmişken bölgeyi de görmek isterseniz, buraya Trinidad, Santa Clara ile birlikte üç gün ayırmanız gerekir.

Şehir içi ulaşıma gelince; Cienfuegos küçük ve düzenli bir şehir. Şehir içinde yürüyerek her yerini gezebilirsiniz.

Cienfuegos Trinidad arası ise 82 kilometre 1,5 saat sürüyor.

Santa Clara

 

Santa Clara; Küba diktatörü Batista'nın devrilmesi için verilen mücadelede, son zaferin kazanıldığı yer olması nedeniyle, Küba devrimdeki yeri çok önemli olan, mütevazi bir kent. Ayrıca Che Guevara'nın ölümünden sonra yakılan cesedinin küllerini barındıran mozoleumu da bu kentte bulunuyor.

Şehir, kıyılardan içeriye doğru, korsan saldırılarından kaçan yerli halk tarafından, 1689'da kurulmuş.  İspanyol standartlarına göre kurulan şehirde ilk önce; şehir meydanı ve Santa Clara de Asís Katedrali yapılmış. Bunu takiben bir tiyatro, ticaret odası, şehir kulüpleri, halk kütüphanesi, dans salonları inşa edilmiş. Adanın ortasında yer aldığı için yolcuların genelde uğrayıp konakladığı bir merkez olması sayesinde büyüyüp gelişmiş.

Kentin en az Che kadar ünlü bir başka siması; "Hayırsever kadın" olarak anılan Marta Abreu de Estevez'dir. Marta Abreu ve kocası; Küba Cumhuryeti'nin ilk başkan yardımcısı Luis Estévez, Santa Clara'ya kazandırdıkları değerli eserlerle şehir sakinleri tarafından saygı görüyorlardı. İspanya'ya karşı verilen bağımsızlık savaşının da en büyük destekçilerindendiler. Bıraktıkları eserler arasında yaşlılar, hastalar, düşkünler için sığınma evleri, çeşitli okullar, elektrik santralı, çamaşırhaneler, İtfaiye ve Tren İstasyonu önde gelenler. Ama en önemlisi; Küba'nın koruyucu azizi olan La Virgen de la Caridad adına yaptırdıkları Teatro La Caridad tiyatrosudur. Tiyatronun gelirleri, gene Abreu'nun kurduğu kimsesiz çocuklar vakfına ve 2 okulun finansmanına tahsis edilmiş. Abreu, kendi malikanesini de hükümet binası olarak bağışlamış, bina bugün Martí Kütüphanesi olarak kullanılıyor.

Her yıl özellikle Che Guevara hayranları tarafından sıklıkla ziyaret edilen Santa Clara’da; "Tren Blindado Müzesi, Melaito duvar resimleri, Santa Clara Katedrali, Che Guevara Mausoluem, Plaza de la Revolucion Museo ve Memorial al Che Loma del Capiro, görülecek yerler. Şehirdeki parklar da  ayrıca görülmeye değer yerler.

Che Anıtı ve Mozolesi

Turistlerin şehirde en çok ilgisini çeken yer; "Comandante Ernesto Che Guevara Anıtı". Anıt, savaşın geçtiği yerde yükseliyor. Anıtın arkasında ise müze ve Che'nin mozelesi yer alıyor.

Küba halkının ve dünyadaki tüm ezilen insanların sevgisini kazanmış olan Che, bütün dünya için ismi bir külte dönmüş, devrimci bir lider. Her yerde kendisine "Dostum" anlamına gelen "Che" diye hitap ediliyor.

Anıt heykel, Che'yi; yüksek bir kaide üzerinde, yüzü Latin Amerika'ya dönük, gerilla giysileri içinde, elinde silahı ile betimliyor. Görkemli ve mağrur duruşunun vurgulandığı heykelde Che, zaferden sonra Havana’ya ilk girişinde olduğu gibi; gibi sağ elinde tüfeği, sol kolu ve bir kaşı bandajlı betimlenmiş. (Bolivya’da yakalanıp öldürülmeden önce, bir bacağı ve kolunun kırıldığını simgeliyor). 6,8 metre yüksekliğindeki bronz heykelin kaidesinde Che’nin "Hasta la Victoria Siempre-Daima Zafere Kadar" sözü yazılmış.

Heykelin yanında yer alan eklentiler de aynı görkeme sahip. Many different aspects of Che's life are represented throughout the complex. For example, his time in Guatemala and at the United Nations is sculpted. His farewell letter to Fidel is inscribed in full. It has more than 2,000 characters chiseled into a six meter column.

Anıt mezarın dış duvarlarında, devrimci gerillaların ve Che’nin köylüler ile birlikte tarlada şekerkamışı keserken betimlenen kabartmaları var. Duvarın bir yanında da, Che'nin izinden giden, "Che gibi olacağız" diyen gençlere atfen yapılmış bir rölyef bulunuyor.

Anıtın sağ tarafında yer alan 6 metre yüksekliğindeki ve 18 metre genişliğindeki duvarda ise saklandıkları Sierra Maestra dağlarında; Che ile Fidel Castro'nun, hemen yanında Che ile Camilo Cienfuegos ile başbaşa görüşmeleri betimlenmiş. Bunun yanında, Bolivya'daki çatışmada ölen,  çeşitli milletlere mensup silah arkadaşları gösteriliyor.

Devrim Tarihi Müzesi - Museo Historica de la revolution

Aslen Arjantinli olan Ernesto Che Guevara, devrimden sonra çeşitli bakanlık görevlerinde bulundu.  Fakat devrimci ruhu onu rahat bırakmayacaktır. Castro’dan izin isteyerek devrime yardım için önce Kongo’ya sonra Bolivya’ya gider. Bolivya'da 9 Ekim 1967 günü, 39 yaşında iken, Bolivya ordusunun baskınında, arkadaşlarıyla birlikte öldürülür. Kemikleri ancak; Bolivyalı, Arjantinli ve Kübalı bilim insanlarının araştırması sonunda, 1997 yılında Bolivya’da bulundu ve Havana’ya getirildi. Onurlarına inşa edilen anıt tamamlanıncaya kadar Havana'da tutuldular.

Che anıtının hemen altında mozole ve Devrim Tarihi Müzesi yer alıyor. Mozolede, Che ve silah arkadaşları yatıyor. Tuğla duvarlı sade müzede, giriş kapısının karşısındaki duvarda; sıra, sıra plaketler var. Bu plaketlerin her birinin üstünde, ölenlerin kabartmaları yer alıyor. Kemikleri, plaketlerin arkasında, duvara gömülü. Ayrıca, her plaketin iki yanındaki küçük vazolara birer kırmızı karanfil konmuş. Che’nin kemiklerinin bulunduğu yeri işaret eden plaketi ise tam ortada ve duvara yansıyan bir yıldız ile belirtilmiş.

İçerde loş bir ışık var. Che’nin mezarının olduğu yerde, Castro’nun 1997’de yaktığı, sönmeyen bir ateş var. Sizden içeride çok sessiz olmanız, telefonlarınızı kapatmanız ve fotoğraf çekmemeniz isteniyor. Müze bölümünde ise Che’nin hayatına dair özel eşyaları, ünlü beresi, başarı ve takdir belgeleri, arkadaşları ve Fidel ile çekilmiş fotoğrafları, günlükleri bulunuyor.

Monumento a la tome del tren blindado

Devrimin son savaşına girilmeden kısa süre önce, Che ve 300 gerilla, Santa Clara'yı ele geçirir. Ertesi gün 18 arkadaşı ve küçük bir dozer yardımıyla rayları bozarak, Batista’nın ordusuna silah ve asker taşıyan bir treni raydan çıkarır ve silahları ele geçirir. Trendeki 350 subay ve asker esir alınır. Ele geçen cephane, gerillalar ve isyana yeni katılan köylülerin silahlanmasını sağlar. Sayıca az olmalarına rağmen bu silahlar sayesinde Santa Clara savaşını kazanırlar.

Bu zafer, devrimin kırılma noktasıdır. Haberi alan dönemin faşist başkanı Batista, ülkeyi terk eder. Rayları bozan dozer, bugün aynı yerde, aynı şekilde durmaktadır. Trenin içerisi ise bir açık hava müzesine dönüştürülmüş.  Bu açık hava müzesinde, o güne ait askeri malzeme ve fotoğraflar bulunmaktadır.

Şehri tepeden seyretmek ve devrim öncesinde silahların saklandığı yeri görmek isterseniz, Loma del Capiro’ya (Capiro tepesi) gidebilirsiniz.

Ulaşım

Santa Clara, Havana’nın 280 kilometre doğusunda, Trinidad’ın 97 kilometre kuzeyinde ve Cienfuegos şehrinden 1 saat uzaklıkta yer alıyor. Turların çoğu Santa Clara’da mola veriyor. Dilerseniz Havana’da bu turlara katılarak üç saatlik bir yolculuk sonrası Santa Clara’ya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Eğer özel arabayla seyahat ediyorsanız, Trinidad'a giderken,  Sancti Spiritus yakınlarında Iznaga'ya uğrayabilirsiniz. Los Ingenios Vadisinin ortasında yer alan bu şirin kasaba, XIX. yüzyıl şeker ticaretinin canlı olduğu zamanlardan kalan kalıntılarıyla UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş. 

Küba'da gezilecek diğer yerler

Havana, Vinales, Cienfuegos, Trinidad, Santa Clara, gezilecek görülecek yerler.  Deniz tutkunları için denize girilecek bir yer arayanlar, Küba'da soluğu Varadero'da alıyor. İnci gibi bembeyaz kumsalları, güneşi, turkuaz rengi denizi ve çok ucuz konaklama imkanları ile kendinize güzel bir deniz tatili alabilirsiniz.

Eskiden Amerikalıların yazlık olarak kullandığı villaların hakim olduğu kente, sıradan bir Kübalı giremiyor. Bu şehirde okyanus, kum ve güneşin tadını doyasıya çıkarabilir, alışveriş yapabilir, gün doğumunu ve batımını izleyebilir, geceleri mekânları dolaşabilir ve sokak partilerine katılıp Latin danslarına doyabilirsiniz.

Varadero'da yapılacak en güzel etkinliklerden biri de motorsiklet kiralayarak Varadero’nun tadını çıkarmak olacaktır. Motorsiklet ile bütün Varadero’yu baştan sona gezebilir, yakında yer alan Santa Marta'ya gidebilir, yerel halkın yaşamına şahit olabilirsiniz.

Bir başka seyahatte buluşmak üzere…

 

 

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: