ZEVK

ZEVK



Genç yaşlarda en büyük kaygımız; hayata atılıp kendi paramızı kazanarak zengin olmak. Bunu başarmak için çok çalışıyor, bazen ailemizi, sevdiklerimizi, hatta sağlığımızı bile tehlikeye atıyoruz. Bazılarımız amacına ulaşarak zirveye çıkıyor. Başarılı oluyor. Yetiyor mu?

İnsan Kaynakları yöneticisi olarak katıldığım üniversite söyleşilerinde, gençlerin, haklı olarak en sık sorduğu soru; ne kadar ücret alacakları olurdu.  Haksızlar mıydı? Elbette değillerdi. Her şeyin parayla ölçüldüğü, değerlendirildiği bir ortamda bundan başka bir şey beklenemezdi.  İşe girdiklerini söyledikleri zaman; başta ebeveynlerinin, yakınlarının ilk soracağı soru "Ne kadar kazanacaksın?"  Özellikle evlenip çocuğum olduktan sonra bu konu benim de ana önceliğim idi. Kariyerimde başarılı olup ilerledikçe bu önceliğim arka planlara düştü, sonunda yitti, gitti.

İnsan zamanla paranın ötesinde başka şeyler olduğunu görüyor. Para sadece bir değiş tokuş aracı. O parayı harcamasını bilmek için zevk sahibi olmalısınız. Zevk; Hublot ya da Cartier marka saat almakla, boynunuza pahalı mücevherler takmakla, omuzunuza Hermes çanta asmakla olmuyor. Bunlar sizi ancak dışarıya karşı varlıklı gösterir, başkalarının takdirini ya da kıskançlığını kazandırır. Zevk, kendi ruhunuzu doyuran, içinizi titreten hazlarla geliyor.  O zaman yaşantınızdan keyif duyuyorsunuz. Zevk almak, keyif duymak ancak "Kültür" ile mümkündür. Kültür ise birikim gerektirir. Zaman içinde, içinizde oluşan birikimlerin, imbikten süzülmesiyle ortaya çıkar. Bunu parayla alamazsınız.

Batan güneşin kızıllığı, deniz kıyısında yosun kokulu dalgaların sesi, ulu bir ağacın görkemi hepimizde farklı etkiler uyandırır. Kimilerimizin yanından geçip görmediği bu güzelliklerin, bazılarımızın içini titretmesi, kazandığımız kültürün eseridir. Bethooven'ın 9. senfonisinin içinizde kopardığı fırtınadan duyduğunuz haz ile Osman Hamdi'nin "Kaplumbağa terbiyecisi" tablosundaki dinginliğin uyandırdığı duygu, farklı eserler olsa da size aynı keyfi yaşatır. Öyle ki, içiniz titrerken, gözleriniz sulanırken siz aslında hayatınızın en keyifli anlarını yaşıyorsunuzdur. Hiç para harcamadan.

Okullar, üniversiteler bizi hayata hazırlarken ne yazık ki hayattan nasıl zevk alabileceğimizi bize göstermiyor. Çalışma hayatım boyunca insanların gelişim ve eğitimlerini planlarken, ağırlık verdiğim konulardan biri de kültürel konular oldu. En büyük şanslarımdan biri, çalıştığım şirketlerin bana, büyük kitlelere ulaşarak düşündüklerimi yapma, uygulama şansı vermiş olmalarıydı. Bu şirketlerde resim, müzik, edebiyat gibi kursları açarak, şiir ve müzik geceleri düzenleyerek insanlarda kültürel farkındalık yaratarak yaşamlarına renk katmaya uğraştım. Emeklilik günlerimi, ektiğim tohumların yeşererek insanların yaşantılarından zevk almalarını sağlamış olmasının umuduyla yaşıyorum.  

Yaşadığınız her günden zevk almanız, her günle kültürel zenginliğinizin artması dileklerimle…

 

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: