Çok iyi çocuktur !

Çok iyi çocuktur !



Bizim gibi açık işsizliği %10dan fazla, gizli işsizliği %25 olan bir ülkede, insan kaynakları alanında çalışan biri iseniz, bunu başkalarının yanında rahatça söylemekten çekinirsiniz. İnsanlar insan kaynaklarında çalıştığınızı öğrendikleri anda, elinizdeki  “İş arayan bir tanıdığının veya yakınının istihdamı ricasını yapanlar listesi”ne yenilerini eklemek zorunda kalacağınızı bilirsiniz. Karşınızdakilerin “Kendisi çok iyi bir gençtir, iki yabancı dili biliyor. Elinden her iş gelir…”  gibi referans sözlerinin zamanla nasıl değerini yitirdiğini hayretle görürsünüz.
 
Bunca yaşadıklarımdan sonra bu “Çok iyi” sözü bende çok da itibar edilmemesi gereken bir ifade oldu. Sizin aday aramakta olduğunuz işiniz, girişken, iletişimi kuvvetli, söylediklerinin arkasında duran, gerektiğinde çata çat karşısındaki ile mücadele edebilecek bir profili gerektiriyor diyelim. Karşınızdaki de size “çok iyi” biri deyince hemen bu özelliklere uyan bir profil zihninizde canlanıyor. Adayla karşılaştıktan sonra bir de bakıyorsunuz ki dostunuzun ”Çok iyi” diye nitelediği adayın taşıdığı özellikler, sizinkinden tamamen farklı ”Çok iyi “nitelikler; kimseye hürmette kusur etmeyen, büyüklerinin yanında hiç konuşmayan,  kimseyi kırmadan, insanlarla uyum içinde yaşamaya özen gösteren bir profil.

Kötü mü? Asla.  Ama sizin “Çok iyi”niz değil. 

Ya yabancı dil? ”İngilizceyi, Almancayı çok iyi biliyor” diye biri önerildiğinde zaten içim burkulur hemen. Yabancı yatırımların, yurtdışı ticaretin her geçen gün arttığı ülkemizde bilirim, özellikle bu dilleri iyi bilen birisi aslında iş peşinde koşmayacaktır, iş onun peşinde koşacaktır. Ama lise yıllarında gördüğü İngilizceyle bozuk bir aksan ve vurgulamayla, 30-40 kelimeyle sınırlı kelime haznesi ile mucizeler yaratacağına arkadaşınızı inandıran kişiler sıkıştığında “Aslında biraz kullandıktan sonra açılır” rahatlığıyla “Yabancı dil” bildiğini belirtirken, sizin “Yabancı dil bilme” standardınız hakkında tereddüt geçirmenize anlam veremeyecektir.  
 
Her işi yapar denilen kişi ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra, büyük bir iyimserlikle, arkadaşınızın,  sizin yaptığınız işi bilmediğinden dolayı adayınız hakkında “Her işi yapar” dediğini düşünürsünüz. Ama gerçek değişmez; arkadaşınızın “Çok iyi”si ile sizinki  yine örtüşmemiştir. İşin asıl zor tarafı neden önerdiği kişinin sizin aradığınız kişi olmadığını izahta olacaktır. 
 
Bir insan kaynakları çalışanı şirket içinde de ironik bir şekilde sorunun bir başka boyutu ile karşı karşıyadır. Öyle ya memlekette 2,5 milyondan fazla açık işsiz, 5 milyon fazla gizli işsiz varken, nasıl olur da eleman aranan pozisyonlara uygun birisinin bulunamadığını izah etmek de çok güçtür. Elinizdeki yığınla “Her işi yapacağına inanan” aday başvurularının dışında siz, aradığınız alanda deneyimi veya eğitimi olan birisini bulmak için bazen aylarca başvuruları tekrar tekrar taramak zorunda kalırsınız. Bu arada sabırsızlıkla alacağı elemanı bekleyenlerin homurtuları kulağınıza gelmeye başlar…
 
Dışarıda yığınla işsiz insan iş beklerken insan kaynakları bir adamı bulamıyor. Biz bulamayacaksak haber vermeliymişiz, onlar bulurlarmış. Geçen hafta önerdiği kişiyi o halde neden kabul etmemiştik, neden onları işe almıyormuşuz?
 
Nasıl ?  Yukarda bahsettiklerim siz insan kaynakları çalışanlarına tanıdık geliyor mu? Çoğumuzun yanıtı bu soruya “Evet" olacaktır.  Çünkü bu durum bizim çıkmazlarımızdan biridir. Kurum kültürüne ve işe uygun elemanı bulmak kolay olmadığı için işe alım elemanları tahsis ediliyor. Ama Jim Collins’in dediği gibi,”Otobüsümüzü  doğru insanlarla doldurmak” istiyorsak bu zorluğu göğüsleyeceğiz.
 

Bunu yadsımayın. İnsan kaynakları biraz da “Tezatları yönetme becerisi”dir. İşe alım alanında karşılaştığımız bu zorluk, yaşadığımız tezatlardan sadece biri.

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: